Yukarıda
NİĞDE NARKÖYÜ
YEREL HABERLER,TANITIM WEB SİTESİ
Narlı Olmak Bir Ayrıcalıktır.

Niğde Doğal Güzellikleri


Niğde Doğal Güzellikleri


Narlıgöl (Merkez)

 

Niğde Nar Köyü ve Sofular Köyü yakınında bulunan Narlıgöl ve çevresi sağlık turizmi açısından zengin olup, İl Özel Idaresi'nce 4 adet sıcak su sondaj kuyusu açtırılmış bu kaynaklardan 65 derece sıcaklıkta 110 litre/sn lik sıcak su sağlanmıştır

Suyu kükürtlü olduğundan Acıgöl olarak anılan, daha sonraları Narlıgöl adını alan göl, Narköy’e 3 km uzaklıktadır, etrafı dağlarla çevrili Narlıgöl tipik bir kraker gölü olup, çeşitli kaynaklardan beslenmektedir Göl yaklaşık olarak 2500 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır Derinliği 65-70 m yi bulmaktadır Gölün kenarları çayır ve sazlıklarla kaplıdır

Narlıgöl’ün oluşumu ile ilgili olarak yörede bir söylence bulunmaktadır Bu söylenceye göre;

Gölün bulunduğu yerde o dönemde bir köy bulunmakta imiş Köye bir dilenci gelmiş, dilenmiş ancak, bu köyde hiç kimse sadaka vermemiş, yardım etmemiş Yalnız bir gelin bu dilenciye bir miktar sadaka vermiş Dilenci geline “Allah razı olsun” dedikten sonra hiç geriye bakmadan kendisini takip etmesini söylemiş ve bugün gölün olduğu yerden 1 km uzaklaşmışlar Gelin içine doğan bir hisle geriye dönüp baktığı zaman köyün bulunduğu yerin büyük bir bölümünün göl haline geldiğini görmüş Daha sonra ge¬lin hıçkırarak ağlamaya başlamış ve orada ölmüş

Buradaki sıcak su kaynağının kaynağın gelinin gözyaşları olduğuna inanılmıştır Ayrıca gelinin mezarının da bu kaynağının yanında bulunduğuna inanılmaktadır

Kaynaklarda toplanan sular gölün tabanından sızarak yaklaşık 3 km batıdaki Bekârlar Köyü’nde yeniden ortaya çıkmaktadır Etrafı yüksek dağlarla çevrili olan Narlıgöil oldukça çukurda kaldığı için kışın ılık bir havanın hâkim olduğu ve kar tutmadığı yapılan incelemeler sonucunda anlaşılmıştır

 

Bu bölge genel karakteri itibariyle Kapadokya Bölgesi'nin bir uzantısı olup, Ihlara-Derinkuyu Vadisi'nin devamı görünümündedir Narköy’ün doğu-batı yönlerinde uzanan bu vadi boyunca peri bacaları bulunmaktadır Peri bacalarının bir kısmı tamamen açıkta olup, bir kısmı yeni ortaya çıkmaktadır Bunların bir kısmı 2-3, bir kısmı ise 5 kata kadar yükselmektedir Geç Bizans Devri Sanatı'nın özelliklerini taşıyan kiliseleri ise MSX-XII yüzyılları arasına tarihlemek mümkündür

Vadi içindeki kiliselerden Narlıgöl’ün güneyinde bulunan kilise içinin freskli olması nedeni ile diğer kiliselerden daha önemli olarak göze çarpmaktadır Beş katlı olan bu kilisenin özellikle giriş katı özenle yapılmış fresklerle kaplıdır Ancak diğerleri gibi bu freskler de çok tahrip edilmiştir Kare plana sahip olan bu kısmın duvarların¬da aziz ve azize resimleri, tavanlarında ise İsa'nın havarileri ayin için sıralanmış bir şekilde resimlenmiştir Çevrede yapılan incelemelerde Grekçe-Latince yazılıp işlen¬miş mermer ve kalker taşından mezar taşlarına da rastlanılmıştır

Emli Vadisi (Çamardı)

 

Niğde Çamardı ilçesindeki Emli Vadisi doğal bir oluşum olup, yürüyüş ve trekking sporları için kullanılmaktadır
Emli Vadisinde bazı su kaynakları da bulunmaktadır Emli Vadisi Aladağlar içerisindeki ormanlık alandır









Park ve Mesire Yerleri

 

İl merkezinin 2 km batısında Kayardı Bağları, Fertek’te Fatih Parkı, Bor ilçesi Bahçeli kasabasında Bahçeli Gezi ve Mesire Yeri, il merkezinin 12 km kuzeyindeki Gebere Barajı çevresi, yine il merkezine 9 km uzaklıktaki Gümüşler Barajı ve çevresi, Çiftlik ilçesinde Ketençimen mesire yeri, Ulukışla ilçesi sınırları içerisindeki Boklarlar, Darboğaz kasabası çevresi ve Meydan Yaylası ilin belli başlı mesire ve dinlenme alanlarıdır Ayrıca Dağcılık ve kış turizmi açısından önemli bir bölge olan Ecemiş Çayı ve Demirkazık Dağevi çevresi de önemli mesire yerleri arasındadır

 

 
 
 
 

Niğde isminin Tarihi


Hititler devrinde Niğde bölgesi "Nakita" isimli bir yerleşme merkeziydi Zayıf bir rivâyete göre de Niğde ismi, ilk çağ isimlerinden "Cadyna"dan gelmektedir
İslâm müelliflerinin eserlerinde ise Niğde için "Nekidâ", "Nekide" olarak bahsedilir



Kentin en eski adının Nahita veya Nekide olduğu sanılıyor Bu addan ilk önce ünlü tarihçi İbn Bibi bahsetmiştir 14 yüzyılda Nakide kelimesi Nikde, Nigde okunacak şekilde yazılmış, Cumhuriyet döneminde de Niğde şekline çevrilmiştir

On üçüncü asrın ilk yarısında Türkiye'nin büyük şehirleri arasında yer almıştır

 

 

 

 

Niğde'de Tarım

Tarım alanlarının 147987 hektarında başta hububat olmak üzere tarla ürünleri yetiştirilmektedir Sanayi ürünlerinde ise ilk sırayı patates alırken daha sonraki en önemli ürün şeker pancarıdır

Niğde'de tarım denilince akla yörenin geleneksel ürünleri olan elma ve patates gelmektedir İlimizde yıllarca önem verilmeyen ve ikincil bir üretim dalı olarak görülen hayvancılık son yıllarda hızla gelişerek ilimiz ekonomisindeki yerini almıştır Tarım nüfusunun 12000 ailesi patates, 16000'i elma kalanı ise diğer tarım dallarıyla uğraşmaktadır

Niğde ilindeki çiftçiler patates tarımında modern tarım tekniklerini uygulamaktadır Bunu sonucu olarak Niğde patates üretiminde ülkemizde ilk sırada yer almaktadır

Niğde'de elmacılık da patates kadar tarımda önemli bir yer tutmaktadır Ağaç sayısı bakımından Türkiye'de birinci üretim sıralamasında ise üçüncüdür Bunu nedeni ise elma bahçelerinin yaşlı ve bakımsız olmasıdır Bu durumu iyileştirmek amacıyla tam ve yarı bodur elmacılık çalışmalarına başlanmıştır



 

Niğde ili lahana üretiminde de Türkiye'de 2sıradadırLahana özellikle Ulukışla ilçesinin Eminlik,Hüsniye ve Ovacık köylerinde büyük bir itina ve özenle yetiştirilmektedirTürk mutfağında geniş bir yere sahip olan kırmızı(mor)ve beyaz lahana(yöresel adı:ilanedir) ,lezeeti ve kalitesiyle Niğde'nin vazgeçilmez tarım ürünüdür

Niğde tahıl tarımında da önemli bir yere sahiptirÖzellikle Ulukışla Eminlik Köyünde ve çevre köylerde buğdayın zengin çeşitleriyle,arpa ve çavdar üretimi yapılmaktadırBunun yanısıra sebzeciliğin gelişmesi için özellikle seracılık çalşamları yapılmaktadır İlimizde sebzecliğin büyük kısmı bahçe sebzeciliğidir

 

 
 

NİĞDE’NİN TARİHİ

Niğde Adı Nereden Geliyor?

Kentin en eski adının Nahita veya Nekide olduğu sanılıyor. Bu addan ilk önce ünlü tarihçi İbn Bibi bahsetmiştir. 14. yüzyılda Nakide kelimesi Nikde,Nigde okunacak şekilde yazılmış, Cumhuriyet döneminde de Niğde şekline çevrilmiştir.

Tarihin İlk İzleri: Niğde’nin tarihi ile ilk buluntular, neolitik döneme(M.Ö. 7250-5500) rastlar. Bunlar Bor Bahçeli Kasabası Roma Havuzu yakınındaki Köşk Höyük’ten ve Bor Pınarbaşı Höyüğünden çıkartılan eserlerdir. Anadolu’da Hitit dönemi olarak isimlendirilen M.Ö. 2000-7000  yıllarına ait eserler ise Kömürcü Köyü Göllüdağ Örenyeri’nden çıkartılmıştır. Helenistik dönemde ise (M.Ö.330-30) Niğde bölgesi Büyük İskender’in komutanlarından Eumenes’in kurduğu Bergama Krallığı’na dahil olmuştur. Tepe Bağları ve Ulukışla Porsuk Höyük kazılarından bu döneme ait eserler çıkartılmıştır.

Roma İmparatorluğu Zamanı: M.Ö. 30 – MS. 395 yıllarını kapsayan Roma devrinde Niğde bölgesi tarihinin en önemli konumlarından birini yaşamıştır. Bu dönemde Tyana(Kemerhisar Kasabası) çevresinde yoğun bir yapılaşma görülür. Saraylar,mabedler,su kemerleri ve yerleşim birimleriyle oldukça büyük bir kent konumuna getirilmiştir. M.S. 395 yılında ise Anadolu Bizans hükümdarlığı altına girmiştir. Özellikle Kapadokya ve Ihlara Bölgesi bu dönemi yansıtır. Niğde bölgesi Bizans hükümdarlığında iken Sasani,Pers ve Arabların istilalarına uğramıştır. Tyana kenti 931 yılındaki Arap İstilası sonucu büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu dönemin en güzel ve görkemli eserlerinden birisi Gümüşler Kasabası yakınındaki Gümüşler Örenyeri ve Manastırıdır.

Türklerin Egemenliği Başlıyor: 1166 ve onu takip eden yıllarda Niğde Yöresi Türklerin eline geçmiştir. Özellikle Anadolu Selçuklular’dan I.Alaeddin Keykubat zamanında parlak bir dönem daha yaşanmıştır. Dönemin valisi Zeyneddin Beşare’nin yaptırdığı Alaedin Camii(1223) ve daha sonra yaptırılan Hüdavent Hatun Turbesi(1312)  dönemin günümüze bıraktığı miraslardandır.  Anadolu Selçukluları Kösedağ Savaşında(1243) Moğollara yenilence bölge Moğolların uç beyliği olan İlhanlıların idaresine geçmiştir. 1357 yılında ise Karamanoğulları bölgenin yeni sahibi olmuşlar ve Akmedrese’yi yapmışlardır(1409).  1471 yılında ise Fatih Sultan Mehmet Karamanoğullarını yenilgiye uğratarak Niğde’yi ve diğer bölgeleri almıştır. Osmanlı döneminde Niğde eski önemini büyük ölçüde yitirmiştir. Cumhuriyetin kurulmasıyla 1923 yılında il statüsüne kavuşmuştur.

NİĞDE’NİN COĞRAFİ YAPISI

Coğrafi Konumu:

Niğde İli:İç Anadolu bölgesinin güneydoğusunda Orta Toroslar içinde yer alan Bolkarlar ve Aladağların kuzeye kıvrımlanarak sokuldukları alanın kuzeyinde kalır. 7.312 kilometrekare alana sahip Niğde ilinin denizden yüksekliği 1.300 metredir. Batı kesimler dalgalı düzlük, diğer kesimler ise dağlık bir yapıya sahiptir.  Kuzeybatıda Aksaray, kuzeyde Nevşehir, kuzeydoğuda Kayseri, batı ve güneybatıda Konya, güneyde İçel, güneydoğu ve doğuda Adana illeri ile komşudur.

Matematiksel Konumu:
37 derece 25 dakika kuzey ve 38 derece 58 dakika kuzey paralelleri ile, batıda 33 derece 10 dakika batı ve 35 derece 25 dakika batı merdiyenleri arasında yer almaktadır.

İklim:
Niğde ilinde bozkır iklimi hüküm sürer. Ortalama yıllık yağış 349 mm.dir. Bu yağışın büyük bölümü kış aylarında meydana gelir. Türkiye’nin en az yağış alan bölgelerinden biridir. Bugüne değin ölçülen en düşük sıcaklık -27 derecedir(5 Ocak 1942), ölçülen en yüksek sıcaklık ise 38 derecedir;(30 Temmuz 1962).

Dağlar:
İlin güney ve güneydoğu sınırlarını Bolkar Dağları oluşturmaktadır. bolkarların en yüksek noktası 3.524 metre ile Medetsiz tepesidir. Torosların diğer bir kolu olan aladağlar ise ilin doğusunda bulunmaktadır. Kayseri ve Adana illeri ile sınırı belirleyen Aladağların en yüksek noktası ise 3.756 metre ile Demirkazık zirvesidir. Niğde’nin kuzeybatı kesimini Melendiz dağları kaplamaktadır. Beşparmak tepesi 2.963 metre ile Melendiz dağlarının en yüksek noktasıdır, Göllüdağ ise 2.172 metredir ve ilin yine kuzeybatısında yer alır. Niğde ilinin batı kesimini kaplayan Hasan Dağı 3.253 metredir ve Aksaray ili sınırında yer alır.

Ovalar:
İlin önemli ovaları ise; ortalama 1.350 m yükseklikteki Misli Ovası, 1.400 metre yükseklikteki Melendiz Ovası, 1.100 metre yükseklikteki Altınhisar Ovası ve 1.100 metre yükseklikteki Bor Ovası’dır.

Vadiler:
Çamardı Ecemiş Vadisi, Çiftlik Nar Vadisi ve Niğde Karasu Vadileri ilin başlıca vadileridir.

Akarsular:
Karasu, Melendiz Çayı, Uluırmak ve Çakıt Çayı başlıca akarsulardır. Ecemiş ve Çakıt Suyu,  sularını Çukurovaya akıtır. Uluırmak’ın suyu Ihlara Vadisi’ne ulaşır. Karasu ise Akkaya Barajı’nı besler.

Göller:
Aladağlar ve Bolkarlar üzerinde buzul aşınmasıyla oluşmuş birçok göl bulunmaktadır. Akgöl, Alagöl, Çinigöl, Yedigöller ve Karagöl bunların başlıcalarıdır. Narlıgöl ise çökme neticesinde oluşmuştur.Göllüdağ üzerinde bir krater gölü bulunmaktadır.

Barajlar:
Karapınar ve Baldıra dereleri ile beslenen Gebere Barajı, Gümüşler ve çevresini sulamak için kurulmuş Gümüşler Barajı, Bor ovasını  sulamak amacıyla yapılmış Akkaya Barajı.

Bitki Örtüsü:
Yağışların azlığı sebebiyle ormanlık bölge azdır. Ormanlar Toroslar bölgesinde, Hasan ve Melendiz dağlarının yüksek yamaçlarında bulunur.

Yeraltı Zenginlikleri:
Hasandağı, Melendiz ve Erciyes dağlarından kaynaklanan malzemeler bölgenin kuzey ve kuzeydoğusunu yorgan gibi örtmüştür. Bu jeolojik yapı yer altına zenginlik getirmiştir. Bakır, çinko, demir, civa, altın ve gümüş  başta olmak üzere bol miktarda metalik maddeler bulunmaktadır. Ayrıca sıcak su kaynakları ve karbondioksit kaynakları açısından zengin bir yapı mevcuttur

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE

Coğrafi konumu itibariyle Niğde, Akdeniz bölgesini Orta Anadolu’ya ve Sivas başyaylasına dolayısıyla Doğu Anadolu’ya, Ereğli ve Ankara yolları ile de Batı ve Karadeniz bölgelerine bağlayan iki çok önemli boğazı kontrol altında tutmakta idi. Bunlardan birincisi Gülek Boğazı, ikincisi ise Zamantı-Yahyalı yolu idi.

Çukurova bölgesi işgale başlanır başlanmaz Niğde’de bulunan 41 nci Tümen’in mevcut askerleri ve Niğde, Bor ve Pozantı gönüllülerinin oluşturdukları Kuvayı Milliye, Pozantı’nın olası bir işgale karşı muhafazası için bölgeye yerleşti. Stratejik noktaları kontrol altına aldı ve buradan gelecek herhangi bir düşman saldırısını bertaraf etmeye hazır bir konuma geldi. Bu iyi tahkimat ve konuşlanma sayesinde bu bölgeden düşman girememiştir.

Pozantı’da alınan bu tedbirlerin diğer bir geçiş yolu olan Zamantı-Yahyalı yolu üzerinde de alınması gerekiyordu. Fransızların Kozan’ı ele geçirdikten sonra yukarıdaki yol ile Aladağlar’ı aşıp Orta Anadolu’ya girecekleri anlaşılınca, hemen bu bölgede faaliyetler başladı. Aladağlar’ın gerek güneyi, gerekse kuzeyinde hızlı bir harekete girişildi.

1920 yılı Kasım ayı başlarında Yahyalı’da adı geçen yolu kontrol altında tutacak 50 kişilik bir birlik oluşturuldu. Bu birliğin komuta kademesi, askerinin bir kısmı ile silah ve  mühimmatını Niğde ‘den temin ediyordu.

Fransızların ilerleme ihtimalleri arttıkça bu yoldaki tahkimat ve alınan tedbirlerde artıyordu. Nitekim 20 nci Kolordu Komutanı A.Fuad Bey’in Çukurova Bölge Komutanı Kemal Bey’e verdiği emirde;

“Niğde Bölgesinde tertip edilen müfrezeler, kararlaştırıldığı gibi Karaisalı bölgesine gideceklerdir. Yahyalı’da bir nizamiye bölüğü ile milli müfrezeler, Sis dolaylarına hareket edeceklerdir…”

Alınan bu tedbirlere rağmen, bazı Ermenilerin öncülük ettiği bir grup Fransız öncü birliği Ulupınar Köyü yakınlarındaki bir mağraya kadar ulaşabildiler ve burayı karakol yaparak bir müddet burada kalmaya çalıştılar. Bunu haber alan 41 nci Tümen Komutanlığı, Şükrü Efendi komutasındaki bir taburu bölgeye gönderdi. Anılan birlik Yahyalı’ya ulaşınca Ulucami yanındaki medreseyi kendisine karargah yaptı, çevre köyler, aşiretler ve Yahyalı ahalisini teşkilatlandırarak bir strateji hazırlamaya başladı. 41 nci Tümen Komutan Yardımcısı Yarbay Mümtaz Bey’in bölgeye gelip komutayı ele almasından hemen sonra başlayan çatışma kısa sürede başarıya ulaştı, düşman askeri imha edilmişti. Fransızlara yardım eden Ermenilerin pek çoğu bu çatışmada Fransızlarla birlikte muamele gördüler, geriye kalanlar ise bölgeyi terk ettiler.

Stratejik olarak bu askeri tedbirleri başarıyla uygulayan Niğde teşkilatı aynı zamanda bölgede meydana gelebilecek anarşik eşkıya hareketlerine karşı da icabeden tedbirleri aldı. Bu suretle Niğde ve civarında Türkiye geneli itibariyle yüksek bir ortalamada bulunan gayr-i müslimlerin olası taşkınlıkları ve iç isyanlarına karşı da gereken tedbirler alınmıştı.

Bilindiği üzere bu dönemde cephede eksikliği hissedilen yeğane şey, mühimmat ve erzak idi. Bunların temini hususunda Büyük Millet Meclisi tarafından ilan edilen Tekalif-i Milliye Kanunu herkesin malumudur. Bu büyük ihtiyaç, bütün yurt çapında hamiyetperver insanlarımız tarafından karşılanmaya çalışıldı. Bu hususta da Niğde üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirdi. Gıda maddeleri olarak özellikle buğday, arpa, baklagiller, soğan vs. gibi temel besin maddeleri ihtiyaç duyulan yerlere gönderildi. Niğde’den yapılan bu hayiti destek Mustafa Kemal tarafından yollanan takdirnamelerle ödüllendirilmiştir.

Niğde’den yapılan lojistik destek sadece gıda maddeleriyle sınırlı kalmadı. Nakil Vasıtaları, araç-gereç ve giyecek maddeleriyle de devam etti. Niğde’nin yetiştirdiği emekli veya terhis olmuş subay, er vs. askerlerde gönüllü birlikler olarak Batı ve Adana cephelerinde vuruşmuşlardır. Niğde, gerek Heyet-i Temsiliye döneminde, gerekse Büyük Millet Meclisi döneminde Anadolu hareketini gönülden desteklemiş ve bu desteğini Sivas ve Ankara’ya gönderdiği delegelerle de ispatlamıştır.

CUMHURİYET DÖNEMİ

Osmanlı’nın çöküş dönemi ile başlayan ve çok uzun zamandır süregelen kargaşa ve belirsizlik, Milli Mücadele ile başlayan, Cumhuriyetle devam eden yeni dönemde son buldu. Cumhuriyetle başlayan istikrar, bütün Türkiye’de olduğu gibi, Niğde’de de bayındırlık, eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel alanlarda büyük gelişmeleri beraberinde getirdi.
Büyük bir kasaba görüntüsünde olan Niğde Merkezi Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yapılan değerli çalışmalarla çehresini değiştirmeye başladı.
Atatürk ve O’nun kurduğu Cumhuriyeti gönülden benimseyen, her zaman ona desteğini devam ettiren İllerin başında Niğde gelmektedir. Cumhuriyetin ilan edildiği gün bu mutlu günü top atışlarıyla kutlayan ilk şehir Niğde’dir.

GEZÎ VE MESÎRE ALANLARI

1. Kayardı Bağları Mesire Alanı
İl merkezinin 2km. batısında, Ha¬mamlı Köyü’ne kadar devam eden, Uzandı Deresi kenarındaki yeşillik alandır ve gezi-mesire için çok elverişli bir bölgedir.

2. Fertek Fatih Parkı (Mandilmos)
İl merkezine 10 km. mesafedeki Fertek Kasabası’ndadır. Belediye tarafından yapılan çevre düzenlemeleriyle, mesire için uygundur.

3. Bahçeli Gezi ve Mesire Alanı
Bor îlçesi sınırları içindeki. Bahçeli Kasabası’na çok yakın bir alandır. Niğde’nin çok önemli tarihi değerlerinden biri olan Roma Havuzu etrafın¬daki yeşil alan, mesire yeri olarak kul¬lanılmaktadır. Bu bölge yakın bir za¬manda çevre düzenlemesi yapılarak, geniş halk kitlelerinin kullanımına açılacaktır. Ayrıca bölgeye 2 km. uzaklıktaki Kemerhisar Kasabası’nda bulunan M.S. II. yüzyıl Roma Dönemi eserleri olan Su Kemerleri ile bir¬likte Roma Havuzu çok önemli bir gezi bölgesidir.

4. Gebere Barajı Mesire Alanı
İl Merkezinin 12 km kuzeyindeki ba¬raj göletinin çevresindeki bölgedir.

5. Gümüşler Barajı Mesire Alanı
İl merkezine 9 km. uzaklıktaki Gümüşler Kasabasına yakın baraj göletinin çevresindeki bölgedir.

6. Ketençimen Mesire Alanı
Niğde ve Çiftlik İlçesi sınırları arasında, Tepeköy’e yakın konumdaki bölgedir.

7. Demirkazık Gezi ve Mesire Alanı
Dağçılık ve Kış Turizmi açısından önem taşıyan Aladağlar’ın eteklerinden geçen Ecemiş Çayı ve Demirkazık Dağevi çevresindeki bölge, mesire alanı olarak kullanılmaktadır. Dağevinden başlayıp Kayseri-Yahyalı Kapuzbaşı Şelaleleri’nde son bulan trekking ve gezi rotası, Niğde turizmi açısından büyük önem taşır. Çamardı İlçesi’ndedir.

8. Darboğaz-Meydan Gezi ve Mesire Alanı
Yine dağçılık ve kış turizmi açısından önem taşıyan bir bölgedir. Ulukışla İlçesi sınırları içinde bulunan Bolkarlar da trekking için oldukça elverişlidir. Darboğaz Kasabası çevresin ve kasabaya 8 km. uzaklıktaki Meydan Yaylası mesire alanı olarak kullanılmaktadır.


caferodabasi.net den alınmıştırcaferodabasi.net.e tesekür ederiz
 
12 Punto 14 Punto

Niğde için doğal ve tarihi cennet Nar bölgesine gidiyoruz. Niğde merkezine 75 km. uzaklıktaki bölge Çiftlik ilçesi sınırları içinde kalıyor.

Önce Nar köy'e oldukça yakın olan "Narlı göl Sıcak su Kaynağı"nında bulunduğu krater göle ulaşıyoruz. Köylülerin ‘Acı göl’ dediği krater gölünün bulunduğu yer köyün tam arkasında yer alıyor. Arada küçük bir dağ var. Dağ eteklerinde ise oyma evler ve kilise bulunuyor.

Niğde için Turizmde bir’Abant’ olması umulan göl gerçekten harika bir doğa zenginliği. 1976 yılında bölgede yapılan incelemede etrafı dağlarla çevrili olması kışın ılık bir hava sıcaklığına sahip olmasından dolayı kar tutmadığı da saptanmış. Gölü oluşturan sular sızarak yaklaşık 3 km. batıdaki Bekârlar köyünde yeniden ortaya çıktığı da belirlenmiş. 2500 metrekarelik bir alanda derinliğinin 65-70 m yi bulduğu saptanan göl etrafında yer alan toprak yol ile çevresini geziyoruz.. Çayır ve sonradan dikilen çamlar var.Ancak görünüm etkileyici. Niğde’de için bölge için bir çıkış kapısı olmaya aday. 

Bölgedeki termal su kaynağı da termal turizm için gündemde bulunuyor. Geçen yıllarda İl Özel Idaresi 4 adet sıcak su sondaj kuyusu açtırmış ve 65 derece sıcaklıkta 110 litre/sn lik sıcak su saptanmıştı. Bu sıcak su kaynağından 50.000 kişiye kaplıca hizmeti verilebileceği de açıklanmıştı.Hatta Kaplıca turizmi gelişmiş olan Macaristan'dan uzmanlar getirilerek, Projeler hazırlatılarak kaplıca olarak bölgeden yararlanma yönünde çabalarda olmuştu. Uzmanlar Narlı göl bölgesinden sıcak su kaynağı yanında bulunun kükürtlü su kaynağının içmece olabileceğini ayrıca bölgede balıkçılık yapılabileceğini açıklamışlar yani aynı yerde sıcak su kaynağı, kükürtlü su kaynağı ve göl üçgeninde farklı amaçlı fayda sağlanacağını duyurmuşlardı. 

Kısacası Narlı Göl yada eski adıyla Acıgöl bulunduğu alanda yer alan sıcak su kaynağı ve kükürtlü su Niğde il Özel İdarenin de yıllardır gündeminde. Her yıl bölge ile ilgili yeni haberler çıkar. Tesis konusu gündeme gelir ama orta yerde bir faaliyet halen yok.Söylenen ise çok.Bakalım Sıcak su Kaynağı ve kükürtlü su ile bir kaplıca ve içmece tesisi oluşması sağlanacak mı? 2006 yılında Niğde İl Özel İdare bölge için yeni çalışmalarda açıkladı. Sonucunu merakla izliyorum.Narlı göl ve çevresi su kaynaklarından öte muhteşem güzelliklerle dolu. Su kaynağının çıktığı yer ve gölün hemen yakınında bulunan eski yerleşim mağaraları ile bölge koruma altında bulunuyor. Korumada bildiğimiz koruma anlayışlarından farkı yok. Açık alan dileyen gelip gidiyor. Köylüler çevrede koyun otlattıklarından, köpek havlamaları da yankılanıp-- dönüyor. Kısmen ağaçlandırmada yapılan bölgede ilginç doku büyüleyici. Esasında Nar köy ile bu göl arasında merkep, at ile tur yapılması olası o yönlü bir girişimde farklı bir ilgi yaratabilir. Köyden Yaşar Balcı, merkebi ile Nar Köyden Acı göle gelişinde karşılaştık .Köy ile göl arası aşılacak bir tepe var .Yol ise Sofular, Gösterli’ yi de geçerek gidilecek uzunlukta. Bu bölge için doğru olanı patika yoldan köy ile göl bağlantısını sağlamak . Gölden Köye giden yol Aksaray iline girerek U dönüşü ile tekrar köye dönüyor. Köye Narlı Göl’den yol açılır ise Aksaray sınırlarına geçmeden de köye girilebilir. Acı göl bölgesinde bir dinlenme alanı dahi yok. Çok adı geçmesine karşı bir tesisin daha yapılmamış olması bölge adına bir kayıp. Nar köyden öteye ‘Eski Nar’ olarak adlandırılan yerde de eski yapıların yanında kiliselerde yer alan önemli bir dokunun da varlığını öğreniyoruz. Nar Vadisi Çiftlik İlçemizdeki en gizemli gezi alanı olarak söylersek yanlış olmaz. Narlı Göl ve yakınında ki Peri Bacaları, çevrede çok rastlanmadığı söylenen meşe türü ağaçları, eski yerleşim yerleri ve vadinin başlangıcındaki gölü ile bölge Niğde için ayrı bir özellik merkezi olabilir. Tarihin derinliklerinde göl bir gölet olduğu ve nadide nar ağaçlarının bölgede bulunduğu da anlatıla geliyor, hatta Nar adı oradan aldığı söyleniyor . Vadide farklı ağaçlar olsa da Nar ağacı da anlatılarda yaşıyor. Bizans döneminde kalma yerleşmelerinde olduğu 10 km uzunluğundaki Nar Vadisi turizme daha çok ilgi bulacak boyutta taşındığında yörede farklılaşmada artacaktır. Niğde için çok önemli bir bölge halen Aksaray ile devam eden ihtilaf ında bir an önce çözülerek Narlı Göl ve Köy Niğde turizm çıkışı için kapı kılınabilir. Narlı göl ve Nar köy tarihi dokusu ile de zenginliği etkileyici güzellikte olduğunu bir kez daha kay edelim. Peri Bacaları yanından Nevşehir’de ki yapıları andıran oyma mağara evleri ile vadi bir rüyada imiş havası vermektedir. Nar Bölgesinde Sızma Tepesinde yer alan tarihi yapılarda gelecekte turizm için çekim alanı olmaya aday görülüyor. Narlı göl yada köylülerin değimi ile ‘Acıgöl’den patika yolla Nar Köye erdiğimizde köyden Mustafa Demir ile konuşuyoruz. köyde elmacılık ile geçim sağlandığını, tarımın ise sıkıntıları olduğunu anlatıyor. Mükremen Özdoğan ise kilise,eski evler olan eski köy Nar Köy’ün uzayan vadi boyunca dağda kalan kısmına ulaşımın sağlanması halinde bölgede turizmin canlanacağını belirtiyor. Vadide oyma mağara evlerden çok var. Eski bir yapı içinde kilise olduğu söyleniyor. Nar Köyde ilginç dokusu ile yerleşim alanı olarak bölgedeki en önemli merkez konumunda. Geçmişte yaşanan, kimi kaya oyma mağara evlerden bazıları halende kullanılıyor. Ev vadiye bakan alanlarda yer alan ilginç dokusu ile farklı bir atmosferi var. Kilise olarak tanımlanan yerden geçerken eski mezarlık taşlarına rastlıyoruz. Nar Köy Niğde için turizmde yeni bir kapı olmaya aday görülüyor. Oldukça renkli ve dikkat çekici yapısı ile turizm için ‘ben buradayım’ der gibi görkemli zenginlikleri bünyesinde taşıyor. Kapadokya dokusu içinde Ihlara-Derinkuyu Vadisi devamı olarakta tanımlanan yörede Nar Köy’ün doğu-batıya uzanan vadide peri bacaları ile Göreme bölgesini andırıyor. Görülen Peri bacaları yanında oluşumu yeni açığa çıkanlarda olduğu anlatılıyor. 2-3 kat olanlar gibi 5 kat olanlarda bölgeye ayrı bir özellik katıyor. Uzmanlar Geç Bizans Devri Sanatı'nın özellik lerini taşıyan kiliseleri ise M.S. 10-12 yüzyılları arası yapışmış olabileceğini belirtiyorlar. Yerleşim yeri, kilise, mezar olarak yapıldığı saptanan peribacaları ile bölge farklı bir güzellik görülüyor. Köylüler, Vadi içinde freskli, Beş katlı olan bu kilisenin fresklerin bulunduğunu da anlattılar ancak gidip görmemeye zaman yetmedi. Narlı göl’ün oluşumu ile ilgili olarak bölgede anlatılan bir hikayede var. Onunla Nar Köyü yazımızı sonlayalım. Narlı göl olduğu yerde çok eskilerde köy varmış,köye bir dilenci gelmiş Dilenciye köylüler iyi davranmamış, yardım etmemişler ama bir gelin bu durumu kabullenmeyip dilenciye yardım ederek para vermiş.Dilenci kendisine yardımcı olan geline dualar etmiş ve geriye dönmeden benim peşim sıra yürü ardımdan gel demiş,Gelinde bu çağrıya uymuş ardına bakmadan yürümeye başlamış, bir kilometre kadar köyden uzaklaşınca merak bu ya dayanamamış dönüp bakmış ki ne gördün köy alanının olduğu yer sularla kaplanmış ve köy yok olup göl olmuş, gelin büyük bir acı ile ağlamaya başlamış. Ve gördüklerine dayanamayarak orada ölmüş. Sıcak su kaynağının gelinin göz yaşı olduğu ve mezarının da bu bölgede bulunduğu halk arasında dilden dile hikaye olarak anlatıla geliyor.
Efsaneleri, görünümü, gölü, sıcak su kaynağı, kükürtlü su kaynağı, peribacaları, kiliseleri, taş oyma yapıları ile ilginç bir bölge görülmeye değer bir yer. Nar köy ve çevresi. 

NASIL GİDİLİR

Narlı göl ve Nar Köye birden çok karayolu ile ulaşım var.En çekici olanı Niğde merkezden Yeşilburç Kasabası yolu ile ulaşım sağlamak. Yeşilburç Osmanlı Dönemi Rumların yaşadığı kasaba.Kilise ve harabede olsa Hamam ve taş evler konaklar görülmesi gereken yerler, Bu yoldan Ballı Köy Hasaköy Kiliselerini, Yaylayolu, Murtandı kalelerini, Kayırlı yer altı şehrini gördükten sonra Narlı göl ve Nar Köye ulaşılırsa tarihi dokuda farklı bir kültür yolculuğu da yapılabilir. Konaklamak için Bor Tyana Otel, Niğde Nahita Otel, Niğde Grand Otel ilk akla gelen yerler. Yemek içinde Grand Otel, Arısoy Resturant, Fertek Gül Bahçe, Kızıl elma Parkı Resturant, Elma Center ilk akla gelen yerler , yerel yemek için Bor Hilmi Bey Resturant, Yeşilbahar Lokantası, Bol Kepçe Lokantası düşünülecek yerler. Narlıgöl ve Nar Köy için Niğde’ye gidecek olanlar mutlaka Niğde merkez Kale, Aladdin Cami, Niğde Müzesi, Sungur Bey Cami, Akmedrese, Hüdavent Hatun Türbesi ile Gümüşler Manastırı, Fertek evleri, Bor Bahçeli Roma Havuzu, Tyana kalıntıları,su kemerleri, Çukurkuyu Osmanlı su sarnıçları ,Altunhisar Kilise ve Yeşilyurt(Asmaz) Vadisi mağaraları ile Roma Kilisesini de görmeden gelmesinler.

Ömer Fethi Gürer

Yayın Tarihi : 24 Mayıs 2006 Çarşamba 10:55:28

 


   NİĞDE'DEN BAKIŞ

İç Anadolu Bölgesi’nde, Orta Kızılırmak Bölümünde yer alan Niğde, kuzeyinde Kırşehir ve Nevşehir, doğusunda Kayseri, güneydoğusunda Adana, güneyinde Mersin, güneybatı ve batısında Konya, kuzeybatısında da Ankara ili ile çevrilidir Niğde’nin batı kesimi dalgalı düzlükler, kuzey, orta, doğu ve güney kesimleri dağlık alanlardan oluşmuştur İlin kuzeyini Ekecek (Ekecik) Dağı (2137 m), orta kesimini Melendiz-Hasan Dağları, güneyini ve doğusunu Orta Torosların uzantısı olan Bolkar Dağları ile Aladağlar engebelendirmektedir Niğde’nin en yüksek noktası Aladağlar üzerindeki Demirkazık Doruğu’dur (3756 m) Onun dışında Lorut Dağı Kol Tepesi’nde (3588 m), Aladağ Huş Tepesi’nde (3333 m), Hasan Dağı (3268 m) ve Pozantı Dağı (2703 m) ilin diğer yükseltileridir İlin doğu kesimindeki Obruk Platosu, Aksaray Ovasının uzantısı ve Ereğli Ovasının kuzeydoğusu düzlük alanlardır

İlin kuzeyindeki Ekecek Dağı’ndan kaynaklanan sular, Kızılırmak vasıtası ile Karadeniz’e dökülürKuzey ve kuzeybatıdaki küçük akarsuların bazıları Tuz Gölü’ne dökülürken, bazıları da bataklıklarda sona erer İlin en önemli akarsuyu Melendiz Dağı’nın yamaçlarından kaynaklanan, Ihlara Vadisinden akan Melendiz Suyu’dur Bunların yanı sıra Niğde’nin orta kesimlerinden kaynaklanan küçük dereler il içerisindeki kapalı havzalarda sona erer, bazıları da Ereğli Ovasına kadar uzanır

Niğde’de Obruk ismi verilen küçük göller bulunmaktadır Bunların yanında Gebere, Mamasın, Akkaya ve Gümüşler Barajlarından ötürü küçük yapay göller de vardır Ayrıca Tuz Gölü’nün güneydoğu kesimi il sınırları içerisinde kalmaktadır Yüzölçümü 7795 olan ilin toplam nüfusu 348081'dir

Orman açısından yoksul olan ilin bitki örtüsü bozkır (step) görünümündedir İlde, İç Anadolu Bölgesi’nin özelliğini taşıyan Karasal İklim hüküm sürmekte olup, yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve genellikle kar yağışlıdır

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık ve sanayie dayalıdır Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında; buğday, arpa, çavdar, patates, ayçiçeği, şeker pancarı, soğan, nohut, mahluttur Meyvecilikte ise, elma başta olmak üzere, kavun, karpuz, üzüm yetiştirilir Ayrıca domates, lahana gibi sebzeler de yetiştirilmektedir Hayvancılıkta küçük ve büyükbaş hayvan besiciliği yapılmakta olup, özellikle sığır, koyun, kıl keçisi, Ankara keçisi yetiştirilir Hayvansal ürünler sucuk ve pastırma yapımında, süt ürünleri fabrikasında değerlendirilmektedir İlde halıcılık ve düz yaygı dokumacılığı oldukça yaygındır


Niğde kalkınmada öncelikli iller kapsamında olup, ilde un, nişasta, şeker, meyve suyu, şarap, yem, yün ipliği, halı, çimento, beton direk, tuğla, kiremit, makine yedek parça fabrikaları ile tuz üretim ve ambalaj tesisleri bulunmaktadır

Niğde yer altı kaynakları bakımından oldukça zengindir Antimon, civa, volframit, tuğla ve kiremit hammaddesi, kurşun, çinko, demir, jips, altın ve gümüş içeren yataklar vardır

Niğde’nin en eski adının Nahita veya Nekide olduğu sanılıyor Bu addan ilk önce ünlü tarihçi İbn Bibi bahsetmiştir XIV yüzyılda Nakide kelimesi Nikde, Nigde okunacak şekilde yazılmış, bu sözcük Cumhuriyet döneminde de Niğde şekline dönüşmüştür

Niğde tarihinin Neolitik Döneme (MÖ 7250-5500) kadar indiği, Bor Bahçeli Kasabası Roma Havuzu yakınındaki Köşk Höyük’ten ve Bor Pınarbaşı Höyüğünden çıkartılan eserlerden anlaşılmaktadır Ayrıca Hitit Dönemine (MÖ 2000-7000) ait eserler ise Kömürcü Köyü Göllüdağ Örenyeri’nden çıkartılmıştır Helenistik Dönemde (MÖ330-30) Niğde bölgesi Büyük İskender’in komutanlarından Eumenes’in kurduğu Pergamon Krallığı sınırları içerisinde kalmıştır Tepe Bağları ve Ulukışla Porsuk Höyük kazılarından bu döneme ait eserler ortaya çıkarılmıştır MÖ 30 - MS 395 yıllarını kapsayan Roma Döneminde Niğde bölgesi tarihinin en önemli dönemlerinden birini yaşamıştır Bu dönemde Tyana (Kemerhisar Kasabası) çevresinde yoğun bir yapılaşma görülmektedir Saraylar, mabetler, su kemerleri ve yerleşim birimleriyle oldukça büyük bir kent konumuna getirilmiştir MS 395 yılında ise Bizans egemenliği altına girmiştir Bizanslılar zamanında yöre, Sasani, Pers ve Arapların istilalarına uğramıştır Tyana kenti 931 yılındaki Arap İstilası sonucu büyük ölçüde yıkılmıştır
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Niğde yöresine Türkmen boyları yerleşmiştir Anadolu Selçuklu Hükümdarı IAlaeddin Keykubat zamanında Niğde ve yöresi parlak bir dönem yaşamıştır Anadolu Selçukluları Kösedağ Savaşında (1243) Moğollara yenilence bölge Moğolların uç beyliği olan İlhanlıların idaresine geçmiştir 1357 yılında da yöreye Karamanoğulları egemen olmuştur Fatih Sultan Mehmet zamanında, 1471’de Niğde Osmanlı topraklarına dahil olmuştur

XIXyüzyıl sonlarında Konya Vilayetine bağlı Niğde Sancağı konumunda idi Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924’te il yapılmıştır

Niğde’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Köşk Höyük, Göltepe-Kestel , Porsuk Höyük, Güllüdağ Hitit Kalıntıları, Tyana Örenyeri, Gümüşler Örenyeri ve Manastırı, Kavlaktepe Yeraltı Şehri, Tyana Kalıntıları, Tyana (Kemerhisar) Su Kemerleri, Bahçeli’de Roma Havuzu, Niğde Kalesi (XIIIyüzyıl), Alaaddin Camisi (1223), Sungur Bey Cami ve Türbesi (1335), Paşa Cami (XVyüzyıl), Şah Mescidi (1413), Hanım Camisi (1452), Dış Cami (XIVyüzyıl), Bor Ulu Camisi (1410), Rahmaniye Camisi (1717), Ak Medrese (1409), Hüdâvend Hatun Kümbeti (1312), Gündoğdu Türbesi (1344), Şeref Ali Türbesi (1276), Bor’da Sokollu Mehmet Paşa Bedesteni, Sungurbey Kütüphanesi (1335), Saat Kulesi (1866), Başhanı, Sarı Han, Misli Han, Paşa Hanı, Hatıroğlu Çeşmesi, Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır
Ayrıca, Demirkazık Tepesi, Köşk, Keten Çimeni, Kayardı Bağları, Fertek Fatih Parkı, Bahçeli Gezi, Gebere Barajı Mesire Yeri, Gümüşler Barajı, Kenetçimen Mesire Yeri, Darboğaz Gezi ve Mesire Yerleri ilin başlıca doğal güzellikleridir Ayrıca ilde Kocapınar Suyu ve Çamuru, Kemerhisar İçmesi, Çiftehan Kaplıcaları bulunmaktadır
    
 
  #2 (permalink)
 
 
 
 
 
 

Niğde Gezgin Gözüyle

Niğde ve yöresi antik ören yerleri bakımından oldukça zengindir Bu ören yerleri kazı buluntularının çoğu Niğde Müzesi'nde sergilenmektedir Önemli ören yerleri, Köşk Höyük ören yeri (Bor-Bahçeli Kasabası), Göltepe-Kestel ören yeri (Çamardı), Göllüdağ ören yeri (Göllüdağ), Porsuk Höyük ören yeri (Ulukışla-Darboğaz), Tyana ören yeri (Bor-Bahçeli) olarak sıralanabilir

Kuşkayası Mezarlığı: Niğde'ye yaklaşık 40 km uzaklıktaki Karaltı Kasabası'nın yakınında bulunmaktadır Kasabanın Güneybatısında bulunan kaya mezarları bir vadinin iki yamacında sıralanır
  This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 667x500 and weights 138KB.
Gümüşler Ören Yeri ve Manastırı:
Niğde'ye 9 km uzaklıktaki Gümüşler kasabasındadırBizans sanatının Anadolu'daki en güzel ve en iyi korunmuş eserlerinden biridir 1973 yılında arkeolojik sit alanı kabul edilen manastır oldukça büyük ve geniş bir kaya kütlesi içine kazılmıştır Kaya oyuğu şeklinde dört sütunu bulunan kilisenin duvarlarını freskler kaplamaktadır Kilisedeki fresklerin güçlü ve canlı anlatımları, barındırdığı yeraltı şehri, büyük mezarlık odası ve oldukça büyük kaya kütlesine kazılmış yerleşim birimleriyle birlikte arıtılmış savunma önlemleri nedeniyle Gümüşler ören yeri ve manastırı döneminin önemli din merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir

YAZI: BUKET COŞKUNERKonstantin ve Helena Kilisesi yaklaşık 1400 yıldır ayakta; 1977'de dinamitlenmesine ragmen Bizans sanatının Kapadokya' daki eşsiz ogelerini hala taşıyor ve yeni koruyucu örtüsünün altında keşfedilmeyi bekliyor
SAHİPSİZ MiRAS Konstantin ve Helena Kilisesi, Kudüs'e uzanan "Kutsal Hac Yolu" Üzerinde, Nigde'de On dört asırı aşıp 1977'de dinamitlenen kiliseden kalanlar kurtanlmayı bekliyor


Eleni'yi kurtarmak
Kapadokya, Perslerin soyleyişiyle "Guzel Atların Ülkesi" yani "Katpa*
tuka"ydı bir zamanlar Artık güzel atları yok Kapadokya'ın ama dagları ve kaya*Iarı binlerce yıllık efsaneleri anlatmaya devam eder okumasını bilenlere Bugün Kapadokya Avanos-Urgup-Goreme uçge*ninde sıkışsa da ilk ve ortaçaglarda sınırları surekli genişleyip daralan ama her zaman jeopolitik önemini korumuş bir bölge oldu Volkanik kayalardan başka Kapadokya'ya kimligini kazandıran ikin*ci unsur ise, birçogumuzun reddettigi bir miras olan Bizans'ın dini yapılarıdır Bi*zans Kapadokyası Küçük Asya'nın göbe*ginde, kara ticaret yollarının kilit nokta*sında, yüzlerce yıl kutsal bir merkezdir Dogunun çin, Hint gibi uygarlıkları bir yana bırakılırsa, bin yüz Yıllık tarihiyle dünyanın en uzun omurlu imparatorluk*larından biridir ve Anadolu toprakların*da sayısız sanat eseri bırakmıştır Bizans uygarlıgında sanat, ortaçag Avrupa'sında oldugu gibi yalnızca dinin hizmetindey*di Bizim Bizans, kendilerinin ise Roma dedikleri imparatorlukta, Hıristiyanlıgın devlet dini kabul edildigi 4 yüzyıldan iti*baren, daha çok da 5 ve 6 yüzyıllarda, imparatorlugun her bölgesinde oldugu gibi, Kapadokya'da da yogun bir imar et*kinligine girişilir Bu yüzyıllar, istan*bul'da Hagia lrini, Hagia Sofia ve adları daha az bilinen mimari harikaların inşa edildikleri yüzyıllardır

NİĞDE’DEKİ TARİHİ ESERLER VE TURİSTİK YERLERİ
Niğde ili târihî eserleri ve tabiî güzellikleri bakımından zengin iller arasında yer alır Selçuklu devri Türk eserleri bakımından Konya, Kayseri ve Sivas’tan sonra gelir Bakımsızlık yüzünden birçoğu yıkılmıştır

Niğde Kalesi: Kalenin temeli MÖ 8yy da Geç Hitit Döneminde yapılmış, Roma-Bizans Selçuklu, Osmanlı Döneminde onarım görmüştür

Alâaddin Câmii: Birinci Alâaddin Keykubâd zamânında Niğde Sancakbeyi Zeyneddin Başara tarafından 1233’te yaptırılmıştır Selçuklu sanatının günümüze kadar en iyi korunmuş eserlerinden olup, mihrap ve minberi çok güzel bir sanat âbidesidir Niğde’nin en eski câmisi olup Mîmar Sıddık bin Mahmûd ve kardeşi Gâzi yapmıştır Sarı ve kül renkli kesme taştan yapılan câminin doğu kapısı son derece güzel geometrik motiflerle süslüdür Câmi süslemeleri bakımından Selçuklu devrinin en kıymetli eserlerinden biridir Damalı minâresi câmiye ayrı bir güzellik katmaktadır

Sungur Bey Câmii ve Türbesi: Moğol asıllı Sungur Bey tarafından 1335’te yaptırılmıştır On sekizinci asırda geçirdiği yangından sonra yeniden yapılmıştır Mîmârî özelliği ve taş işçiliği şahâne olan câminin süslemeleri çok zengindir İlk yapıldığında iki minâreliydi Câminin yanında Sungur Beye âit sekiz köşeli bir türbe vardır

Paşa Câmii: On beşinci asra âit Osmanlı eseridir Ali Paşa tarafından yaptırılan câmiyi oğlu Murâd Paşa genişletmiştir 1909’da tâmir gören câminin yanında türbe ve çeşme vardır

Şah Mescidi: Sungur Bey Câmii yakınında olup 1413’te yaptırılmıştır Kare plânlı bir câmidir

Hanım Câmii: Alâaddin Tepesinin doğusunda olup 1452’de yapılmıştır Arife Hanım tarafından tâmir ettirildiği için Hanım Câmii olarak bilinir Karamanoğulları devri eseridir

Dışarı Câmii: On altıncı asır Osmanlı eseridir Tek kubbelidir İnce işçilikli ve sedef kakmalı minber Sungur Bey Câmiinden getirilmiştir

Ulu Câmi: Bor ilçesindedir Karamanoğlu Alâaddin Bey tarafından 1410’da yaptırılmıştır Câmi dikdörtgen biçimindedir

Ak Medrese: Karamanoğlu AlâaddinAli Bey tarafından 1409’da yaptırılmıştır Adını kapısındaki beyaz mermerden alır Selçuklu mîmârî tarzının çok güzel bir örneğidir Ali Bey Medresesi de denir 1936’da restore edildikten sonra arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktadır Geometrik motiflerle süslü giriş kapısı çok güzeldir


Saat Kulesi: Kalenin batı burçlarından birinin üzerine inşa edilmiştir

Hüdâvend Hâtun Kümbeti: Moğol İlhanlı vâlisi Sungur Bey zamânında, Dördüncü Kılıç Arslan’ın kızı Hüdâvend Hâtun tarafından 1312 senesinde yaptırılmıştır Sekizgen plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür Doğusunda bulunan taçkapı yıldız geçmeler ve çeşitli motiflerle süslenmiştir

Gündoğdu Türbesi: Hüdâvend Hâtun Kümbetinin yanındadır 1344’te ölen Hakkı Besvap için yaptırılmıştır Kare plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür Türbenin kapısı geometrik, bitki ve örgü motiflerinden meydana gelen kuşaklarla çevrilidir

Sungurbey Kütüphânesi: Emîr-ül-ümerâ Seyfeddîn Sungur Ağa tarafından 1335 senesinde yaptırılmıştır Günümüzde İl Halk Kütüphânesi olarak kullanılmaktadır

Eski Eserler:

Niğde Kalesi: Selçuklu Sultânı Birinci Alâaddin Keykubat yaptırmıştır Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde onarım gördüğü kitâbe ve motiflerden anlaşılmaktadır En son Fâtih devrinde İshak Paşanın emriyle tâmir ettirilmiştir Safevî ve Akkoyunlu tehlikesi sona erince kale tâmir ettirilmemiştir Bugün kale ve onu çevreleyen üç sıra hâlindeki surlardan pek azı kalmıştır

Niğde Müzesi: 1976’da yapılmıştır Antik Çağa âit eserlerle, Selçuk ve Osmanlı devrine âit 12 bin eser sergilenir Akmedrese de müze olarak kullanılmaktadır

Tyna Harâbeleri: Bor ilçesinin Kemerhisar bucağı yakınındaki şehir kalıntıları, Hititlere âit ve MÖ 2000 yılında önemli bir merkez olan Tuvana şehrine aittir

Güllüdağ Harâbeleri: Niğde’nin 40 km kuzeyinde Bozköy ve Kömürcü köyleri arasında Güllüdağ’da bir Hitit şehridir Şehir kalıntıları 3 km2dir ve surlarla çevrilidir MÖ 8 asırda yangın neticesi yıkılmış ve bir daha yapılmamıştır Savaş ve tapınak kalıntıları vardır

Kaya Kilise ve Manastırlar: Roma ve Bizans devrinde Ihlara Vâdisinde kayalara oyulmuş kilise ve manastırlar olup, bâzısı bir saatte gezilecek kadar büyüktür

Su Kemerleri: Kemerhisar-Bahçeli kasabaları arasında Roma devrinden kalma su kemerleridir
  Alıntı ile Cevapla
 )
 
 
 
 
 
 

Roma Havuzu: Bahçeli kasabasındadır Etrâfı mermerle çevrili Roma devrine âit bir havuzdur

Gümüşler Manastırı: Niğde’ye 8 km mesâfede Gümüşler kasabasındadır Roma devrinde yapılmıştır

Demirkazık Tepesi: Çok güzel manzaraları olan bu dağ yaz ve kış ayrı güzelliklere sâhiptir Kayakevinin bulunduğu bu dağ, kış sporlarına müsâittir Dağcılık tesisleri ve alabalık üretme çiftliği vardır

Hasan Dağı: Çok güzel manzaralı bir dağdır Konik biçimde krater gölü vardır Kış sporlarına müsâittir

Köşk: Bor ilçesinin Bahçeli köyü yakınında yeşillik ve sulak bir mesire yeridir

Keten Çimeni: Suyu bol, manzarası güzel ve yeşil bir yayladır

Kaplıca ve İçmeler:

İl toprakları şifâlı su kaynakları bakımından zengin bir bölgede yer alır Başlıca kaplıcaları şunlardır

Kocapınar Suyu ve Çamuru: İl merkezine 2 km uzaklıkta Niğde-Bor yolu üzerindedir Suyu mîde, barsak ve romatizmal rahatsızlıklara iyi gelmektedir Tesisi yoktur

Kemerhisar İçmesi: Bor ilçesine 10 km mesâfede Kemerhisar köyü yakınındadır Suyu içme olarak mîde, barsak, karaciğer ve böbrek hastalıklarında faydalıdır

Çiftehan Kaplıcaları: Ulukışla ilçesine 35 km uzaklıkta Çiftehan köyünde olup, Ankara-Adana kara ve demiryolu üzerindedir Konaklama tesisleri mevcuttur Kaplıcanın suyu içme olarak, böbrek ve metabolizma bozukluğundan ileri gelen şişmanlık ve gut hastalığına, banyo ile romatizma, nefrit, nevralji, kadın ve cilt hastalıklarına, eklem kireçlenmesine, bâzı bel fıtıkları ile siyatik ağrılarına, kalça ve eklem kireçlenmelerine iyi gelmektedir


Kayardı Bağları Mesire Alanı: İl merkezinin 2km batısında, Ha*mamlı Köyü’ne kadar devam eden, Uzandı Deresi kenarındaki yeşillik alandır ve gezi-mesire için çok elverişli bir bölgedir


Fertek Fatih Parkı (Mandilmos): İl merkezine 10 km mesafedeki Fertek Kasabası’ndadır Belediye tarafından yapılan çevre düzenlemeleriyle, mesire için uygundur

Bahçeli Gezi ve Mesire Alanı: Bor îlçesi sınırları içindeki Bahçeli Kasabası’na çok yakın bir alandır Niğde’nin çok önemli tarihi değerlerinden biri olan Roma Havuzu etrafındaki yeşil alan, mesire yeri olarak kullanılmaktadır Bu bölge yakın bir zamanda çevre düzenlemesi yapılarak, geniş halk kitlelerinin kullanımına açılacaktır Ayrıca bölgeye 2 km uzaklıktaki Kemerhisar Kasabası’nda bulunan MS II yüzyıl Roma Dönemi eserleri olan Su Kemerleri ile birlikte Roma Havuzu çok önemli bir gezi bölgesidir

Gebere Barajı Mesire Alanı: İl Merkezinin 12 km kuzeyindeki ba*raj göletinin çevresindeki bölgedir

Gümüşler Barajı Mesire Alanı: İl merkezine 9 km uzaklıktaki Gümüşler Kasabasına yakın baraj göletinin çevresindeki bölgedir

Ketençimen Mesire Alanı: Niğde ve Çiftlik İlçesi sınırları arasında, Tepeköy’e yakın konumdaki bölgedir

Demirkazık Gezi ve Mesire Alanı: Dağçılık ve Kış Turizmi açısından önem taşıyan Aladağlar’ın eteklerinden geçen Ecemiş Çayı ve Demirkazık Dağevi çevresindeki bölge, mesire alanı olarak kullanılmaktadır Dağevinden başlayıp Kayseri-Yahyalı Kapuzbaşı Şelaleleri’nde son bulan trekking ve gezi rotası, Niğde turizmi açısından büyük önem taşır Çamardı İlçesi’ndedir

Darboğaz-Meydan Gezi ve Mesire Alanı: Yine dağçılık ve kış turizmi açısından önem taşıyan bir bölgedir Ulukışla İlçesi sınırları içinde bulunan Bolkarlar da trekking için oldukça elverişlidir Darboğaz Kasabası çevresin ve kasabaya 8 km uzaklıktaki Meydan Yaylası mesire alanı olarak kullanılmaktadır
 
12-15-2008, 01:33 PM )
 
 

Niğde Sözlü Tarih

Güllü Baba Söylencesi


Selçuklu Sultanı bir doğu seferine çıkarMevsim kış olduğuğndan yollar kapanır,ordu küllüce köyü adı verilen yerde kalırAskerler soğuktan ve açlıktan kırılmak üzeredirtip biraz azalınca Sultan,karşıda bir kulube görürAtını sürer,kapıyı çalarİçeride ak sakallı ,nur yüzlü bir Türkmen kocası,Ocakta çorba kaynatmaktadırSultan daha kendini tanıtmadan yaşlı adam konuşmaya başlar"Ogeldin mi? Bende seni bekliyordumüşümüşsündür geç söyle ocağın başınaAskerlerinde üşümüştürOnlara bir çıra gönderelimde ısınsınlar

Sultan şaşırırOcağın başına geçerYaşlı adam ocaktan bir çıra alıp nöbetçilerden birine verir"al bunu askerlere götürısınsınlar,az sonra çorba da hazır"derSultan dayanamaz"bu çırayla tümü ısınacak,bu tencereyle de tümü doyacak,Öyle mi?"derYaşlı adam talı bir gülümsemeyle başını sallar

Bir süre sonra ordu çadır kurar,küçücük çıra koca bir meydan ateşi olurKaynayan çorba karavanalara kepçe kepçe dağıtılır,ama bir türlü bitmez

Sultan yaşlı adama teşekkür eder,izin isterOnu sınamak içinde bri kese altın uzatırYaşlı adam "o bize değil size gerekbizim Dünya malında gözümüz yokbiz gönül adamıyız" derSonra da koynundan kış olmasına rağmen dalından yeni koparılmış gibi canlı bir gül dalı sultana uzatırSultan yaşlı adamın ellerini bir kez daha öperek "bundan sonra senin adın Güllü Baba olsun" derO günden sonra gülü Baba ’nın kulübesi yakınında bir köy kurulurAdına da güllüce denilir
Bor’a ilişkin söylence

Zamanın birinde ,bir ülkede güzeller güzeli bir prenses yaşamakta ,halk bu prensesi çok sevmektedirGünün birinde prenses hastalanırHekimler derdine çare bulamaz ve işe periler karışır,ama onlar daçaresiz kalırPrenses hergün birazdaha erimekte herkes bu duruma çok üzülmektedir

Günün birinde saraya bir gezgin gelirPrensesin hastalığını duymuşturOdaya girip prensesi gördüğünde gözleri dalar bir süre düşünür,sonra memnun bir yüzle "Buldum" derÇevresindekiler merakla açıklama beklemektedirGezgin şöyle der"Ben çok yer gezdim,gördüm ,gezdiğim beldeler içinde bir yer varki sözle anlatılamazDört bucağı çöl,bozkır,kıraç toprak,yalçın kayadırBuların arasında yemyeşil bir beldedir orasıHer yanı elma,Kayısı bahçeleri ,üzüm bağlarıyla donanmıştırHavası,tüm dertlere şifadırDallarından asma kızları billur taneleri gibidirGüneş eşsiz harikalar yaratır,bülbül sesleri çevreyi çinlatırHele o tülün sessizce kayması gibi fısıldarBu diyar bu eşsiz diyar Bor’durEğer Prensesi buraya buraya getirirseniz birkaç güne kalmaz eskisinden daha sağlıklı olur der ve yitip gider

Prenses buraay getirilir bir çadır kurulur üçgünde prenses iyilerşirHerkes sevinç içindedirÜlkenin her yanınıdan hastalar buraya akın etmektedir

Bir zaman sonra prenses burada sıkılmıştırNiğde’ ye geçer Bor da bu özelliğini yitirmiştirHalk karasında "Geçti Bor’un pazarı sür eşşeği Niğde’ye" deyişinin buradan kaynaklandığı sanılmaktadır
Hasan Dede’yle Ali Baba

Hasan Dede günümüzde Hasan Dağı denilen yerde tek başına yaşamaktadırAksaraylı Ali Baba adlı dervişle arkadaş olmuşturAli Baba bir hamamda külhancılık yapmaktadır

Bir gün Ali Baba Hasan Dede’yi ziyarete giderMendilinde bir avuç kor vardırSohbetleri süresince kor için için yanarMendile bir şey olmazBaşka bir gün de Hasan Dede,Ali Baba ’yı ziyarete giderMendiline bir avuç kar koymuşturKülhanda oturup söyleşirlerDuvara astığı mendildeki kar,erimeden öylece dururBir ara Hasan Dede’nin gözü hamamdan çıkan kadınlara takılırMendildeki kar şıp şıp damlamaya başlarAli Baba Hasan Dede ye bakar ve "Dağ başında ermişlik hüner değildir,burada ak topuklu kadınlar arasında ermiş kalmaktır"derZamanla Ali Baba’nın sözleri halk arasında da söylenip ders alınması için anlatılır

Hasan Dede aslında Danişmendliler’in Başkomutanu Sultan Torasan’dırHaçlı seferleri sırasında llKılıçarslan ile birlikte yararlılıklar göstermiş ölünce vasiyeti gereği Hasan Dağı’nın toruğuna gömülmüştür
 

 
 
 
 

Niğde Cami ve Mescitleri


Alâeddin Camisi (Merkez
)

Niğde Kalesi içerisinde bulunan Alâeddin Camisi üç satırlık mermer kapı kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan IAlâeddin Keykubat döneminde, Onun adına Beşare Bin Abdullah (İmrahor Zeyneddin Beşare Bey) tarafından h620 (1223) yılında yaptırılmıştır Giriş kapısının üzerine yerleştirilen bir başka kitabeden de caminin mimarlarının Mahmut’un oğulları Sıdık ve Gazi ustalar olduğu öğrenilmektedir

Giriş kapısı üzerinde beyaz mermerden üç satırlık kitabesi bulunmaktadır

Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:
“Keyhüsrev” in oğlu, Sultanların Sultanı Büyük Sultan Keykubat’ın ki her tarafa övüle hükümdarlığı devrinde Allah’ın şefaatine muhtaç olan aciz bendesi Abdullah oğlu Beşare bu caminin inşasına emretti Mustafiran günahlarına tövbe edilmiş Alâaeddin tarafından 620 tarihinde inşa edildi

Bu kitabenin dışındaki üçüncü bir kitabede de Kuran’dan alınma ayetler yazılıdır

Selçuklu mimarisi Ulu Cami plan tipinde olan bu yapı sarı ve gri renkli düzgün kesme taştan yapılmıştır Böylece caminin kütlevi görünümü hafifletilmek istenmiştir Kareye yakın, 2090x2590 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır İbadet mekânı iki sıra halinde dörder paye ile üç sahna ayrılmıştır Bunlardan orta sahın diğerlerinden daha geniş olup, orta sahnın ortasına mukarnaslı bir kubbe yerleştirilmiştir Bu kubbe üzerinde de aydınlık feneri bulunmaktadır

Caminin doğu yönündeki anıtsal cümle kapısı yan tarafa doğru kaydırılmıştır Dikdörtgen olan bu portal, caminin yüksekliğini aşmaktadır Tamamen geometrik bezemeyle süslenmiştir Bu bezemelerde yarım yıldızlar, yarım daireler, yıldızlar ve sekiz kollu yıldız motifleri görülmektedir Ayrıca kitabenin iki yanındaki kabartma motiflerin arslan başı veya kadın başı oldukları da bazı araştırmacılar tarafından ileri sürülmektedir Giriş kapısı basık kemerlidir ve kemer taşlarının uçları testere biçimindedir Bu kapının yanı sıra minarenin alt köşesinde Selçuklu nişi şeklinde ikinci bir kapı daha bulunmaktadır Bu kapı ahşap hatıllı özel bir mahfile açılmaktadır Anadolu’da yapılmış olan Beylikler ve Selçuklular döneminde görülen özel mahfillerin erken örneklerinden birisi de burada karşımıza çıkmaktadır Caminin ön bölümü mihrap duvarı boyunca yükseklikleri ve görünümleri birbirlerinden farklı yan yana üç kubbe ile örtülmüştür Kubbeli olan bu bölüm kademeli silmelerle, üç geniş kemerle kuzeydeki bölümlerden ayrılmakta ve aynı zamanda da mihrap önünde enine gelişen bir mekânı oluşturmaktadır Bunun dışında kalan bölümler caminin ortasındaki küçük bir iç avlu etrafında sıralanmış, mihrap duvarına dik tonozlu üç sahın halindedir Büyük Selçuklu mimarisinin izlerini yansıtan bu planlama şekli enine gelişen mihrap önü kubbeli cami planlarının farklı bir uygulamasıdır

Caminin mihrap ve minberi taştandır Cephenin kenarında, kuzey yönünde minareye yer verilmiştir Bu minarenin kaidesi köşeleri pahlanmış, sekizgen kütlevi bir şekilde olup, caminin beden duvarları hizasından itibaren kesme taştan yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır Minare gövdesi sarı ve gri renklerde taşlardan yapılmıştır

Caminin ahşap işçiliği yönünden son derece önemli olan kapısı bugün Niğde Müzesi’nde bulunmaktadır


Sungur Bey Camisi (Merkez)

Niğde Alâeddin Tepesinin güneybatı eteğinde bulunan bu camiyi, İlhanlılar döneminde Niğde Valisi olan Seyfeddin Sungur Bey 1335 yılında yaptırılmıştır Bu cami XVIIIyüzyılda yanmış, üst örtüsü tamamen yıkılmıştır Bu nedenle sonradan ağaç sütunlar üzerine bir tavan oturtulmuş ve kırma çatı ile de üstü örtülmüştür Cami orijinal konumundan kısmen uzaklaşmıştır

Cami bu yangından önce çeşitli kaynaklardan öğrenildiğine göre, kuzey-güney doğrultusunda sıralanmış iki dizi halinde altı sütun ile üç sahna ayrılmıştı Bunlardan orta sahın daha geniş olup, üzeri kubbe ile örtülü idi Yan sahınlar ise çapraz tonozla örtülü idi

Caminin doğu cephesinin solunda türbe, ortasında portali, sağ ve solunda da iki ayrı minare bulunmaktadır Ayrıca her iki yana köşelere sağır kemerler ortasına da birer pencere açılmıştır Caminin bu cephe görünümü Erzurum Çifte Minare ve Sivas Medresesi portallerini andırmaktadır Ancak yangın sırasında duvarlar çatı hizasına kadar yıkılmış olduğundan eski minarelerin gövdelerinden hiçbir iz günümüze gelememiştir Yalnızca portaldeki revağın yanında bulunan temeller ve minarenin merdivenleri günümüze gelebilmiştir

Caminin doğu ve güney portalleri Selçuklu devri özelliklerini yansıtan bir bezemeye sahiptir Bezemelerde kıvrık dallar arasında arslan, grifon başları, yırtıcı kuşlar, at, ceylan tasvirlerine yer verilmiştir Ayrıca güney portalinde, kapı kemerinin üzerinde çift başlı kartal arması dikkati çekmektedir

Caminin ibadet mekânı 3288x2445 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Yapının yangın sırasında çökmesinden sonra, kuzey-güney doğrultusunda sıralanan ve her sırada altı adet ağaç sütunun bulunduğu dört sıra halindeki mekânı beş sahna ayıran bölüm 24 ahşap sütun üzerine oturan bir tavanla kapatılmıştır Caminin güney duvarının ortasında zengin bezemeli mihrap bulunmaktadır Orijinal minberi ise Niğde Dışarı Camisi’ne götürülmüştür Bu minber sedef kakmalı olup, üzerinde Seyfeddin Sungur Bey’in emriyle, usta Hoca Ebubekir tarafından yapıldığı yazılıdır

Caminin kuzeydoğu köşesinde kare planlı kaide üzerinde silindirik gövdeli minaresi bulunmaktadır Caminin ilk yapılışındaki iki minare yıkılmış ve sonradan tek şerefeli yuvarlak gövdeli bir minare yapılmıştır Bu minarenin üzerindeki kitabeden 1452 tarihinde yapıldığı yazılıdır Sonraki dönemde Afife Hatun tarafından onarılmıştır

Caminin güneydoğu köşesindeki türbe 1335 yılında cami ile birlikte Sungur Bey için yaptırılmıştır Ancak günümüzde türbenin içerisinde sanduka bulunmamaktadır Türbe sekizgen planlı olup, üzeri piramidal bir külah ile örtülüdür Türbenin cephe duvarları çift kemerli sağır nişlerle hareketlendirilmiştir

Caminin doğusuna çeşme, kuzeydoğusuna da XVII Yüzyılda bir bedesten yapılmıştır


Paşa (Murat Paşa) Camisi (Merkez)

Niğde’nin kuzeyinde bulunan bu camiyi XVyüzyılda Murat Paşa ve oğlu Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır Daha sonra buraya türbe, hamam ve çeşme eklenmiştir

Cami kesme taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Caminin dış cepheleri tuğla hatıllarla hareketli bir görünüm kazanmıştırÖnünde son cemaat yeri bulunan caminin minaresi kare kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir

Caminin yanında Murat Paşa ile Ali Paşa’nın mezarları bulunmaktadır Cami 1909 yılında onarım görmüştür


Dışarı (Hüsamettin Çelebi) Camisi (Merkez)

Niğde Alaeddin Tepesi’nin batı eteklerinde bulunan bu camiyi XVIyüzyılda Hüsameddin Çelebi yaptırmıştır Cami bir süre, 1941-1948 yıllarında Akmedrese’den taşınan arkeolojik eserlerin bulunduğu müze deposu ve sonra da Müze Müdürlüğü olarak kullanılmıştır

Cami kesme taştan kare planlı olup, üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Mermer mihrabı dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış stalaktitli bir niş görünümündedir Çevresi çeşitli motiflerle bezenmiştir Minberi ise XIVyüzyıl eseri olup, Sungur Bey Camisi’nden buraya getirilmiştir Bu minber Hacı Ebubekir Usta’nın eseridir Abanoz ağacından olup, kündekâri tekniğinde, sedef kakmalıdır Caminin yanındaki minaresi kare kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir


Hanım Camisi (Merkez)

Niğde Alâeddin Tepesi’nin doğusunda bulunan bu cami, 1452 yılında yaptırılmıştır Banisinin ismi bilinmemektedir Arife Hatun tarafından onarıldığından ötürü de Hanım Camisi ismiyle tanınmaktadır

Cami kesme ve moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış olup, üzeri toprak damla örtülüdür İbadet mekânı sütunlarla iki sahna ayrılmıştır Mihrap ve minberi özellik göstermemektedir Büyük olasılıkla da sonraki dönemlerde her ikisi de yenilenmiştir Caminin kuzeydoğusunda kesme taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minaresi bulunmaktadır

Paşa Camisi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesi merkezinde bulunan Paşa Camisi’ni Sokullu Mehmet Paşa 1573 yılında yaptırmıştır Bu caminin bulunduğu yerde daha önce bedesten olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir

Yoldan bir merdivenle çıkılan caminin ön kısmındaki altı sütunlu son cemaat yeri sonraki yıllarda kapatılmış ve burası enine dikdörtgen bir mekâna dönüştürülmüştür Cami Bor’daki enine dikdörtgen planlı camiler grubundan olup, plan olarak Selçuklu Ulu Cami planlarını yansıtmaktadır

İbadet mekânının üzeri çatı ile örtülmüştür İçerisi mihrap yanındaki ikişer, sol yandaki duvarında iki, sağ yandaki duvarında da bir pencere ile aydınlatılmıştır Minareye mihrap duvarının köşesinden çıkılmakta olup, taş kaideli, yuvarlak tuğla gövdeli ve tek şerefelidir İbadet mekânındaki mihrap ve minber bir özellik göstermemektedir Geç devirlerde caminin yanına çatılı bir ek yapılmıştır Duvarları kesme taş ve kerpiçten örülmüş, yer yer de tuğla ve briket kullanılmıştır


Alâeddin Bey (Ulu Cami) Camisi (Bor)

Niğde Bor ilçesinde, çay kenarında bulunan bu cami değişik dönemlerde yapılan onarımlarla kısmen özelliğinden uzaklaşmıştır Selçuklu Ulu Cami plan tipini yansıtan bu caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeden, Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey tarafından 1410 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir

Cami kesme taştan, dikdörtgen planlı olup, ibadet mekânı beşer ahşap direkle dikine beş sahna ayrılmıştır Üzeri ahşap bir tavanla örtülmüştür Caminin üst örtüsü ilk yapımında yöre mimarisine uygun düz damlı iken, son restorasyon sırasında kırma çatıya dönüştürülmüştür Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyon sırasında cephe özgünlüğünü tamamen yitirmiştir

Caminin giriş kapısı diğer yapılardan toplanmış bitkisel bezemeli mermer parçalarından yapılmıştır Bu kapı dikdörtgen bir çerçeve içerisinde basık kemerlidir Giriş kapısı üzerinde de kitabeye yer verilmiştir İbadet mekânı mihrabın sal yanında iki, sol yanında bir, iki uzun kenardan sol yanda altı, diğer kenarda da dört pencere ile aydınlatılmıştır Minber niş şeklinde olup, herhangi bir özellik göstermemektedir Caminin son cemaat yeri yoktur Son cemaat yeri olarak düşünülen mekâna merdivenle çıkılmakta ve burada geniş bir balkon yer almaktadır Caminin kesme taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır


Kale (Şeyh İlyas) Camisi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinin en yüksek yerinde bulunan kalede yapılmış olan bu caminin kaynaklarda ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde ismi Gözlüzade Camisi olarak geçmektedir Caminin bitişiğinde Şeyh İlyas Türbesi bulunmaktadır

Kale Camisi kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır Üzeri pandantifli, kasnaklı merkezi bir kubbe ile örtülüdür Dış cephe görünümünde silme ile beden duvarlarının ikiye bölündüğü görülmektedir Caminin önünde dört sütunun oluşturduğu, üzeri kubbeli, üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Buradaki sütunlar birbirleri ile ve caminin duvarları ile yuvarlak kemerlerle bağlantılıdır İbadet mekânı mihrabın iki yanında birer, iki yan kenarda ve son cemaat yerinde de iki pencereyle aydınlatılmıştır Mihrap bir niş şeklindedir Mihrap ve minber herhangi bir özellik taşımamaktadır

Son cemaat yeri ile caminin ibadet mekânının birleştiği noktada, camiden ayrı olarak minareye yer verilmiştir Minare, kare taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir


Sarı Cami (Bor)

Niğde, Bor ilçe merkezinin dışında ve güney yönünde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Mimari üslubundan XVyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Cami kesme taştan ve yer yer de moloz taş ile tuğladan yapılmıştır Dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür İbadet mekânı sütunlarla üç sahna ayrılmıştır Mihrap ve minberi bir özellik taşımamaktadır Son cemaat yerinin olduğu yere bir revak yapılmış, batı yönüne de taş kaide üzerinde tek şerefeli yivli bir minare yerleştirilmiştir


Sarı Ali Camisi (Bor)

Niğde Bor ilçesi, Hacı Muhsin Mahallesi’nde bulunan bu cami değişik zamanlarda yapılan onarımlarla orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır Günümüze gelen bu caminin yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yalnızca kuzey cephesindeki bir kitabede 1205 tarihi okunmaktadır Bu kitabenin daha eski bir yapıya ait olduğu sanılmaktadır

Cami kesme taştan yapılmış olup, plan olarak Sarı Cami’ye benzemektedir Dikdörtgen planlı yapının üzeri ahşap çatı ile örtülüdür Mihrap güneyde öne çıkıntı yapan bir yapının ekseni içerisine yerleştirilmiştir Minber ve mihrabı bir özellik taşımamaktadır


Çayırlı Mescit (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinin merkezinde bulunan bu mescidin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir Mimari üslubundan geç dönemde yapıldığı sanılmaktadır

Moloz taştan yapılan mescit kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür İç kısmında bezeme bulunmamaktadır Yanındaki minare taş kaideli, oldukça kalın yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir Osmanlı mimarisinde güdük minare olarak isimlendirilen gruptandır Ayrıca mescidin minaresinin yanındaki sokak üzerine kesme taştan yuvarlak kemerli bir çeşme yapılmıştır

 


Niğde Kaleleri


Niğde Kalesi (Merkez) 







-------------------------

 

Niğde Kalesi, Eski Niğde şehrinin bulunduğu tepenin en yüksek noktasında, bugünkü şehrin doğusunda, Alâeddin Tepesi’nin de kuzeyindedir Kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber Selçuklular döneminde, IAlâeddin Keykubat tarafından onarıldığı bilinmektedir Osmanlı döneminde Sadrazam İshak Paşa 1740 yılında bu kaleyi onarmıştır Kalenin sur duvarlarının altındaki temellerinde Arap ve Bizans dönemine ait kalıntılarla karşılaşılmıştır Bu da kalenin MÖVIIIyüzyıla kadar indiğine işaret etmektedir

Kale 1955 yılında onarılmış olup, günümüzde Niğde Belediyesi kalenin bulunduğu tepenin etrafını duvarla çevirmiş ve burasını bir park haline getirmiştir

Niğde Kalesi’nin kitabesi günümüze gelememiştir Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmış ve üç ayrı surla çevrelenmiştir Ancak kalenin günümüzde birçok bölümü yıkılmış, beden duvarlarının bir kısmı da çevresindeki yapılanmalarda duvar olarak kullanılmıştır Kaleden günümüze yalnızca tepenin kuzeydoğusundaki bölüm iyi durumda gelebilmiştir

Yakın tarihlerde Sungurbey Camisi’nin karşısındaki surların bir bölümü restore edilmiştir Bunun yanı sıra batı yönündeki sur ve burçları tamamen yıkılmıştır Kalenin güneyinde Rahmaniye Camisi ile Alaeddin Camisi ile parkı bulunmaktadır Tepenin kuzeyindeki kule Cumhuriyet dönemine kadar cezaevi olarak kullanılmıştır

Kaleden günümüze iyi bir durumda gelen burçlarından biri üzerine de Niğde Saat Kulesi yapılmıştır Bu burç, Ziya Paşa tarafından 1866 yılında saat kulesine dönüştürülmüştür

 

Keçi Kalesi (Bor)


Niğde Bor ilçesinde Hasan Dağı’nın uzantıları üzerinde bulunan kalenin ismi bilinmemektedir Anadolu’nun birçok yerinde ismi bilinmeyen kalelere Keçi Kalesi ismi verilmiş, aynı şekilde bu kalenin de kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı anlaşılamamıştır Bu nedenle bu kaleye Keçi Kalesi ismi verilmiştir

Yüksek bir tepe üzerinde bulunan bu kalenin temellerinde iri kayalar üzerine kaba yontma taş ve moloz taşlardan duvarlar örülmüştür Yapı üslubundan kalenin Helenistik dönemde, Büyük İskender’in bu bölgeye geldiği yıllardan önce yapıldığı sanılmaktadır Toros Dağları’nın güney bölümlerindeki boğazlardan gelecek saldırıları önlemek ve gözetleme amaçlı olan bu kale Roma ve Bizans dönemlerinde onarılarak kullanılmıştır

Günümüze kalıntıları gelebilen kalenin sur duvarlarının büyük bir kısmı ayakta olup, bu duvarlar yuvarlak kulelerle desteklenmiştir
 

Kepez Kalesi (Ulukışla)


Niğde Ulukışla ilçesinde bulunan Kepez’de ilk yerleşimin MÖ2000 yıllarında başladığı sanılmaktadır Çevrede Hitit, Frig ve Roma dönemine ait kalıntılarla karşılaşılmıştır Burada bulunan kalenin hangi döneme ait olduğu kesinlik kazanamamıştır Günümüze kale ile ilgili yeterli kalıntı gelememiş, yalnızca kaynaklarda ismine rastlanmıştır

 

 

 

 
 

 

 


Niğde Müzesi

 

Niğde Müzesi, Niğde ve çevresinde ortaya çıkan eserlerin 1933 yılında Halil Nuri Yurdakul isimli bir kişinin topladığı eserlerle ilk kurulma adımı atılmıştır Toplanan eserlere önce bir yer aranmış 1936 yılında Karamanoğullarına ait bir yapı olan Akmedrese’de bir araya getirilmiştir

Akmedrese, Karamanoğlu Alâeddin Bey’in oğlu Ali Bey tarafından 1409 yılında yaptırılmış ve giriş cephesindeki mermerlerinden ötürü de Akmedrese ismini almıştır

Akmedrese’de toplanan bu eserleri korumak ve depolamakla,1937 yılında Niğde Lisesi öğretmeni Kemal Kiper fahri bir müze memuru olarak görevlendirilmiştir Bundan sonra Akmedrese’nin restorasyonuna devam edilmiş ve eserlerin kabaca tasnifi yapılmıştır II Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle medrese, İstanbul müzelerinden özellikle Topkapı Sarayı Müzesi’nden getirilen eserlerin korunduğu bir depo olmuştur Savaşın bitmesinden bir süre sonra bu eserler İstanbul’a gönderilmiştir

Niğde Müzesi 1957 yılında Müdürlük haline dönüştürülmüş, müdürlüğüne de müzenin kurucularından Mehmet Zeki Oral atanmıştır Niğde ve çevresinde yapılan araştırma ve kazılar sonucunda ele geçen eserlerin artması, yeni bir müze binasına ihtiyaç göstermiştir Niğde Kız Enstitüsü için ayrılan arazinin bir kısmına yeni bir müze yapılmasına karar verilmiş ve müzenin yapımına 1971’de başlanmıştır Yeni müze binasının yapımı 1977 yılında tamamlanmış, teşhir ve tanzim düzenlemeleri yapıldıktan sonra 19 Kasım 1982’de ziyarete açılmıştır

Niğde Müzesi arkeoloji ve etnoğrafya bölümlerinden meydana gelmiştir Müzenin arkeoloji bölümünde Pınarbaşı Höyük, Köşk Höyük, Tepecik Höyük ve Kaletepe opsidiyen atölyeleri kazılarından ele geçen buluntular sergilenmektedir Bunların yanı sıra Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri dönemine ait örneklerin bulunduğu Göltepe Höyüğü, Antik Kastel Kalay Ocağı, Acemhöyük, Darboğaz kasabası mezar kalıntıları, Hitit Tanrıları’ndan fırtına ve bereket tanrılarının siteleri, Hitit hiyeroglif yazılı kitabeler, Göllüdağ arslanı, Kaynarca Tümülüsü buluntuları, Frig Çağı’na tarihlenen keramikler, Porsuk Höyük ve Helenistik ile Bizans Çağı buluntuları onları tamamlamaktadır

Arkeoloji bölümünde Roma Çağı’na tarihlenen pişmiş toprak ve cam eserler, mühür baskıları, çeşitli heykelcikler, Tyana antik kentine ait Roma İmparatorluk Dönemi kabartma eserleri, Roma çağının mezar stelleri de bulunmaktadır Aksaray Ihlara Vadisi’nde bulunan ve Xyüzyıla tarihlenen rahibe mumyası, Aksaray Çanlı Kilise’de bulunan ve Xyüzyıla ait dört adet çocuk mumyası da bu bölümde sergilenmektedir


 

Müzenin bir de zengin bir sikke koleksiyonu bulunmaktadır Bu bölümde Yunan, Roma, Bizans, İslam ve Osmanlı sikkeleri sergilenmektedir Ayrıca bu bölümde Kapadokya yöresine ait çeşitli sikkeler, Gümüşköy ve Tepebağları definelerinde ortaya çıkan sikkelere de yer verilmiştir

Müzenin etnoğrafya bölümünde, yöresel giysilerin yanı sıra çeşitli dönemlerde kullanılmış kesici ve ateşleyici silahlar, el yazmaları, İlhanlı döneminde yapılmış olan Sungur Bey Camisi’ne ait ahşap kapı ve pencere kanatları, mihraplar, çeşitli şamdanlar, alemler, kapı kilitleri, takılar bulunmaktadır Halı ve kilim yönünden önemli bir merkez olan Niğde’de dokunmuş düz yaygılara, halı ve kilimlere de etnoğrafya bölümünde yer verilmiştir

  

 

 
 

 

 

 


Niğde Sivil Mimari Örnekleri


 

Niğde sivil mimarisinin meydana gelmesinde yörenin ikliminin ve burada yaşamış olan toplumların büyük etkisi olmuştur Niğde sivil mimarisini oluşturan yapıların büyük çoğunluğu yöreye özgü sarı trakit taşından yapılmıştır Niğde ve yöresinde yapılmış olan bütün dini, sivil ve remi yapılarda aynı taş kullanılmıştır Bunların büyük çoğunluğu da cephelerde yer almıştır Ayrıca siyah renkli bazalt taşı sağlamlığından ötürü zemin katların köşelerinde, kapı, pencere sövelerinde ve çıkmaları taşıyan konsollarda uygulanmıştır Bunun yanı sıra duvarların arasındaki hatıllarda, kapı lentolarında, balkon ve çıkmalarda, kapı ve pencerelerde, dolaplarda, yüklüklerde de ahşaptan yararlanılmıştır Evlerin balkon ve pencere parmaklıklarında, kafeslerinde, tokmaklarında ve kilitlerinde demir ve pirinçten yararlanılmıştır

Niğde sivil mimarisinde kerpice hemen hiç yer verilmemiştir Bu yöredeki evler Kayseri ve Nevşehir evleri ile yakın benzerlikler göstermektedir Yalnızca Niğde’ye 13 km uzaklıkta bulunan Bor’da taşın yanı sıra kerpiç de kullanılmıştır

Niğde sivil mimarisinde, temellerde moloz taşa yer verilmiştir Cephede olmayan yan duvarlarda ve avlu duvarlarında ise moloz taş yoğun biçimde kullanılmıştır Üst örtülerde hasır ve toprak, en üstte de Çorak ismi verilen sıkıştırılmış killi toprak kullanılmıştır Kiremitli çatı kullanımı ise bu yörede çok azdır Üst örtüde bazen Hezen Örme ismi verilen ağaçlarla kapatıldığı, üzerlerine tahta, hasır ve saz örtüldüğü de görülmektedir

Niğde evlerinde yüksek duvarlarla çevrili avluya anıtsal görünümü olan bir kapıdan girilmektedir Bu avluda yemek pişirmeye özgü kemerli bir ocak, mutfak ve helâlara yer verilmiştir Bazı evlerde ise bu avludaki bölümler evin arkasındaki bir diğer avluya konulmuştur Evlerin zemin katına kemerli bir kapıdan, ikinci kata ise merdivenlerle çıkılmaktadır Arazi yapısından ötürü bazı evler ise Tol ismi verilen kemerli taş tonozlar üzerinde teraslar halinde yapılmıştır Bu tonozların bulunduğu yere de ahır, depo, samanlık yerleştirilmiştir Ayrıca tüf kayaların oyulması ile oluşturulan depo ve kilerler evin dışında yer almıştır Bazı evlerde zemin katlarda büyük kemerli ocağın bulunduğu mutfak ve hizmet birimleri bulunmaktadır İkinci katlarda çoğunlukla sokağa bakan sofalar ve bunların çevresinde de geniş ve yüksek tavanlı odalar sıralanmıştır

Eski Niğde evleri plan tipini iç sofalar oluşturmaktadır Tek katlı evlerde doğrudan doğruya sofaya geçilmektedir Evin merkezini oluşturan bu sofaya da bütün odalar açılmaktadır Azınlıklardan kalan bazı evlerin sofaları ise haç biçimindedir

Sokağa yönelik evlerin cepheleri çıkmalarla hareketlendirilmiştir Niğde evlerinde değişik biçimlerde çıkmalarla karşılaşılmaktadır Bu çıkmalar dikdörtgen, üçgen ve yarım daire şeklindedir Bazı örneklerde ise taş konsollar üzerine binen çıkmalara da rastlanmaktadır Cephedeki pencereler demir parmaklıklarla ve kafeslerle kapatılmıştır Buradaki demir kafesler S harfi şeklinde kıvrımlar meydana getirmiş, ayrıca damın üzerine yerleştirilen değişik formlardaki çörtenler de cephenin zengin bir görünüm kazanmasına neden olmuştur

Niğde evlerinde bezeme olarak taş süslemeler ön plandadır Katları birbirinden ayıran mukarnaslı profilli silmeler, pencere aralarındaki mukarnas ve iyon başlıklı sütuncuklar pencereleri çevreleyen silme ve kemerler de görülmektedir Çıkmaların üzerine oturduğu konsollar stilize edilmiş arslan, ejder, at gibi şekillerde yapılmıştır Bazı çörtenler de bunlara benzer şekilde arslan başlarını andırmaktadır İç mekânlarda dolap ve yüklükler ile tavan göbekleri ahşap bezemelerle kaplanmıştır

Niğde’de yeni yapılanmanın yoğunlaşmasından ötürü eski evlerden çok az örnek günümüze gelebilmiştir Bu evlerin başında Kadıoğlu Konağı, Resul Özkul Evi gelmektedir Bununla beraber Kültür Bakanlığı ildeki 55 evi tescil ederek koruma altına almıştır Niğde’nin Aşağı Kayabaşı Mahallesi’ndeki Kadıoğlu Sokağı ile Sungur Mahallesi’ndeki Cullas Sokağı evleri koruma altında olup, Niğde evlerinin tipik örnekleri burada bulunmaktadır

 

Alıntı ile Cevapla

 

 

 

 
 

 

 

Standart


Niğde Kaplıcaları


Kocapınar Suyu ve Çamuru (Merkez)

 

Niğde il merkezine 2 km uzaklıkta, Bor yolu kenarında bulunan Kocapınar suyu arazinin değişik noktalarından kaynamaktadır Bu kaynak açıkta akmaktadır Bu sudan deri, mide ve bağırsak hastalıkları tedavisinde yararlanılmaktadır


Kemerhisar İçmeleri (Bor)

Niğde ili Bor ilçesine 10 km uzaklıkta bulunan Kemerhisar İçmesi, Kemerhisar Köyü’nün 3 km güneyindedir Ovanın ortasından kaynayan bu su, 1970’li yıllarda bir beton depo içerisinde toplanmıştır Toprak yüzeyinden birkaç basamakla inilen çeşmesinden su sağlanmaktadır Kaynağın 200 m ötesindeki bir bölüm çevreden sızan sularla bir gölcük halindedir Bor Belediyesi bu kaynağın yanına bir tesis yaptırmıştır


Ferhenk Müshil Maden Suyu (Merkez)

Niğde il merkezinin 30 km doğusunda, Dikilitaş Köyü ile Hüyük demiryolu istasyonu yakınında bulunan bu maden suyu köy yakınındaki yüksek sırtın birçok noktasından kaynamaktadır Bu suyun müshil etkisi yaptığı bilinmektedir


Çiftehan Kaplıcaları (Ulukışla)

Niğde’ye 75 km uzaklıkta, Ulukışla-Adana yolu üzerinde bulunan Çiftehan Kaplıcası çeşitli kaynaklardan toplanan sulardan meydana gelmiştir Suyun sıcaklığı 53 C, 49 C, 52 C ve 22 C arasında değişmektedir Kaplıcadan saniyede toplam 20 lt su çıkmaktadır H değeri 73-78 arasında olup toplum mineralizasyon 2066 MGK/ltd civarındadır Meta borik asit 129mg/ltd ,meta silikat asim 189 MGK/ltd Termal sular 56 MGK/ltd flüorür içermektedir

Çok geniş bir beslenme alanca sahip Çiftehane termal alanındaki termal kaynak Çiftehan fayına dik olarak kuzey, kuzeybatı yönlü faydan çıkmaktadır
Önceki yıllarda 3 adet termal su kaynağı bulunan kaplıcanın günümüzde doğal boşalım 2 noktadan oluşmakta ve ancak sondaj kuyusunda üretim olmadığı zamanlarda akis görülmektedir Toplam debi 3lt/sn civarındadır

1969 yılında İstanbul Tip Fakültesinin incelemelerinde termal kaynak sularının sıcaklarının 52 derece olarak ölçülmüş olup, daha sonraki ölçümlerde MTA tarafından 44,5 derece olarak belirlenmiştir

Bu kaplıcadan romatizma, kadın hastalıkları, sinir hastalıkları, deri hastalıkları, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarının tedavisinde faydalanılmaktadır Kaplıca çevresinde tesisler kurulmuştur Suyu acı olup, tuz miktarı azdır Bu yüzden de böbreklerin çalışmasında etkili olmaktadır

  

 

 

 
 

 

 

 


Niğde Saat Kulesi


 

Niğde il merkezinde kale burcu üzerinde bulunan saat kulesini Ziya Paşa 1866 yılında yaptırmıştır

Saat Kulesi kesme taştan, sekizgen kaide üzerinde ve sekizgen gövdeli olarak yapılmıştır Kulenin kaidesi gövdeden daha kalındır Bu gövdenin üzeri iki silme ile üç bölüme ayrılmıştır Bunun üzerinde demir parmaklıklı bir şerefeye yer verilmiştir Şerefe üzerinde ise köşeleri içeriye doğru kavisli kübik görünümlü bir gövde eklenmiş, bunun üzerine de birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış dört sütunun taşıdığı bir köşk yerleştirilmiştir Bu küçük köşkün üzeri de sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür

 

Saat kadranı şerefe üzerindeki kübik gövdenin şehre bakan tarafına yerleştirilmiştir

 


 

Fertek, Niğde ili merkeze bağlı küçük bir beldedir.


Tarihi evleri ile ünlüdür.

 

Fertek’te farklı ve özel bir doku var. Hemen girişte bir kahvede yaşlılar oturuyor. Bunların birçoğu Kore gazisi. Fertek bol bol okumuş adam, paşa çıkartmış bir yer. Taş evleri çok güzel.

 

Yunanistan’dan gelen muhacirler var. Rumlar’dan kalma avlulu taş evlerin kimisi bahçe duvarından sonra epey mesafe içeride, kimi bahçe duvarından hemen sonra başlıyor. En güzel taş evin terkedilmiş olduğunu gördüm orada. “Tosbağa’nın evi” diyorlar. Evin özelliği birbirinden güzel motiflerle bezenmiş ahşap kapılara sahip olması. Hem taş hem de ahşap işçiliğinin bir arada olması evi tek ve özel hale getiriyor

NİĞDE GEZELİM GÖRELİM

 
 



 

Niğde ilinin ilçeleri; Altunhisar, Bor, Çamardı, Çiftlik ve Ulukışla’ dır.


Bor:



Niğde’ye 15km uzaklıktadır. İlçe merkezinden Alaaddin Cami Karamanoğulları döneminden, Paşa ve Kale Camileri Osmanlı döneminden kalma önemli eserlerdir. Bor’a 5km uzaklıkta bulunan Tyana Ören Yeri Roma döneminin çok önemli yerleşim merkezlerinden biridir.


Ulukışla:


 Ulukışla Aladağlar ve Bolkar Dağları’nın birleştiği ve güneye geçiş olanağı tanıdığı yerde, 17. Yy ‘da kurulmuştur. İlçe merkezinde Osmanlı Dönemi eserleri olan Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı, Porsuk köyü yakınındaki geç Hitit ve Frig dönemi  kalıntılarını barındıran Porsuk Höyük önemli örenlerdir. Ayrıca çok önemli çevre çekiciliklerine sahip Bolkar Dağlarının önemli bir kısmı Ulukışla’da bulunmaktadır.


Çamardı:


Niğde’ye 65 km uzaklıktaki Çamardı İlçesine bağlı Kavlaktepe köyü yakınlarındaki Göltepe - Kestel ören yeri önemli tarihsel kalıntılardır. Çevre çekiciliği olarak Aladağlar’da yapılabilecek trekking ve tırmanış sporları sayılabilir.


Altunhisar:


 İlçeye bağlı Yeşilyurt Kasabası’ndaki Bizans Dönemi kilise ile Keçikalesi Köyü yakınındaki aynı adı taşıyan kale önemli eserlerdendir.


Çiftlik:


Niğde’ye yaklaşık 75 km olan bölgede Bizans Dönemi kaya yerleşimleri önemlidir. Ayrıca Narlıgöl ve Nar Vadisi görülmeye değer.

Müzeler ve Örenyerleri
Müzeler


Niğde Müzesi
Adres: Niğde
Tel: (388) 232 33 97


Örenyerleri


Gümüşler - Merkez - Gümüşler Kasabası
Göllüdağ - Merkez - Kömürcü
Tyana - Bor - Kemerhisar Kasabası

Cami ve Türbeler

Niğde’de oldukça iyi korunan Selçuklu ve Osmanlı Camilerinin başlıcaları Alaaddin Cami Sungurbey Cami (1335), Paşa Cami (17.yy.), Kale Cami (1747), Hanım Cami (1452) dir.
Selçuklardan kalma Hüdavend Hatun Türbesi, Dörtayak Türbesi ve Osmanlı Dönemi Şerifali Türbesi en önemlileridir.

Kale ve Kuleler

Niğde Kalesi Kalenin temeli M.Ö. 8.yy. da Geç Hitit Döneminde yapılmış, Roma-Bizans Selçuklu, Osmanlı Döneminde onarım görmüştür.
Saat Kulesi Kalenin batı burçlarından birinin üzerine inşa edilmiştir.

Kaplıca Ve İçmeceler

Çiftehan Kaplıcası: Niğde’ye 80 km. uzaklıktaki Çiftehan Kasabasındadır. Hem banyo hem de içme türlerine elverişli olan kaplıca sularının, romatizma, sinirsel hastalıklar, deri, kadın hastalıkları, beslenme bozukluğu gibi hastalıklara olumlu etkisi bulunmaktadır. Kaplıca merkezinde tesisler modern ve büyük kapasitelidir.

NE YENİR?

Niğde Mutfağı, değişik besinlerin tat vericilerle belirli yöntemlerle pişirilmesi ile kendine özgü bir karakter kazanmıştır. Niğde’nin özel yemekleri arasında Niğde tavası, pancar çorbası, kuskus pilavı, ditme, tirit, Niğde çanağı, papara, oğma çorbası,  mangır çorbası sayılabilir. Özel tatlıları ise hüsmeni (güllü), halveter, köfter ve pekmezdir.

YAPMADAN DÖNME

Aladağlar ve Bolkarlardaki doğal güzellikleri, Kayaardı bağlarını, Narlıgöl’ü gezmeden,
Kapadokya’nın hiç bozulmamış fresklerinin bulunduğu Gümüşler Manastırını, Antik Tyana kentini, Alaaddin Camisini görmeden,
Aladağlar ve Bolkar dağları eteklerindeki alabalık tesislerinde balık, kent merkezinde Niğde tavası yemeden,
Niğde’nin önemli el sanatı ürünlerinden olan halı ve kilimleri satın almadan,

…..Dönmeyin.

 

Niğde İletişim Bilgileri

İl Kültür Müdürlüğü
Tel: (+90-388) 232 34 00
Fax: (+90-388) 232 00 58

İl Turizm müdürlüğü
Tel: (+90-388) 232 33 93

Müze Müdürlüğü
Tel: (+90-388) 232 33 90

İl Halk Kütüphane Müdürlüğü
Tel: (+90-388) 232 33 91 – 232 58 96

Ulukışla İlçe Halk Kütüphanesi Müdürlüğü
Tel: (+90-388)511 24 97

Altunhisar İlçe Halk Kütüphanesi Memurluğu
Tel: (+90-388) 611 31 79

Çiftlik İlçe Halk Kütüphanesi Memurluğu
Tel: (+90-388) 411 21 66

Bor İlçe Halk Kütüphanesi Müdürlüğü
Tel: (+90-388) 311 71 11

Önemli Telefonlar

Valilik : (+90-388) 232 23 12
Belediye : (+90-388) 232 35 55
Hastane : (+90-388) 232 22 22 - 232 22 23
Polis : (+90-388) 232 32 22
Jandarma : (+90-388) 232 20 14

Niğde Tanıtım Filmi

 

-2003 yılında Avrupa Müzesi olmaya aday olmuş ve dereceye girmiş Niğde Müzesini gezmeden,
-Selçuklulardan kalma eşiz taş işçiliğine sahip Alaaddin Camii ve Taçlı Kadın Başını görmeden,
-Türkiye’de Dağ Turizminin başkenti sayılan Aladağlar’da trekking yapmadan,
-İnanç Turizmi açısından önemli bir yere sahip olan Gümüşler Örenyeri ve Manastırını ve Manastır’daki Gülümseyen Meryem freskini görmeden,
-Niğde’nin Taş Fırınlarında pişen Tahinli Ekmeği’nden yemeden,
-Meşhur Gazozundan içmeden,
-Bağlarını gezmeden, Elmalarını yemeden,
-Lezzetli Patatesinden tatmadan,
-Yaylalarında gezerken dağdan gelen soğuk suyundan içmeden,
- Bolklar Dağlarında yaşayan ve dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz (Ranaholtzi) Ötmeyen Kurbağları görmeden,
-Kayalık dağlarda yetişen rengarenk dağ çiçeklerinin fotoğrafını çekmeden,

…..Dönmeyin.

Niğde’de Yerel Etkinlikler

TEPE CUMASI
YERİ VE TARİHİ :
Merkez - 27 Mayıs
DÜZENLEYEN KURULUŞ : Niğde Belediye Başkanlığı
TEL : (388) 232 35 55
FAKS : (388) 232 39 68

DARBOĞAZ KİRAZ FESTİVALİ
YERİ VE TARİHİ :
Ulukışla - 09-12 Temmuz
DÜZENLEYEN KURULUŞ : Darboğaz Belediye Başkanlığı
TEL : (388) 522 40 62

ÇAMARDI DAĞCILIK VE YAYLACILIK ŞENLİĞİ
YERİ VE TARİHİ :
Çamardı - Temmuz 1-4.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ : Çamardı Kaymakamlığı

FOTO SAFARİ
YERİ VE TARİHİ :
Merkez - Temmuz 1-4.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ : İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
TEL : (388) 232 33 93
FAKS : (388) 232 00 58

TYANA KÜLTÜR VE TURİZM FESTİVALİ
YERİ VE TARİHİ :
Bor - 5 Ağustos
DÜZENLEYEN KURULUŞ : Kemerhisar Belediye Başkanlığı
TEL : (388) 329 20 50

MELENDİZ YAYLA ŞENLİĞİ
YERİ VE TARİHİ :
Çiftlik - Ağustos 3.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ : Çiftlik Belediye Başkanlığı
TEL : (388) 411 20 14

TÜRKMEN DÜĞÜNÜ
YERİ VE TARİHİ :
Ulukışla - 24-30 Ağustos
DÜZENLEYEN KURULUŞ : Ulukışla Kaymakamlığı
TEL : (388) 511 23 14

KAYIRLI SILAY-I RAHİM AYRAN ŞÖLENİ
YERİ VE TARİHİ :
Kayırlı - Ağustos 4.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ : Kayırlı Belediye Başkanlığı
TEL : (388) 427 70 86

ULUKIŞLA KÜLTÜR VE ÜZÜM FESTİVALİ
YERİ VE TARİHİ :
Ulukışla - Eylül 4.Haftası
DÜZENLEYEN KURULUŞ : Ulukışla Belediye Başkanlığı
TEL : (388) 511 24 56

Niğde Mutfağından Lezzetler

Niğde Mutfağı, değişik besinlerin tat vericilerle belirli yöntemlerle pişirilmesi ile kendine özgü bir karakter kazanmıştır. Niğde’nin özel yemekleri arasında Niğde tavası, pancar çorbası, kuskus pilavı, ditme, tirit, Niğde çanağı, papara, oğma çorbası, mangır çorbası sayılabilir. Özel tatlıları ise hüsmeni (güllü), halveter, köfter ve pekmezdir.

NİĞDE’NİN BAZI ÖZEL TATLILARI’NIN TARİFLERİ

Tatlı Havu (Höşmerim): Aynı havu gibi hazırlanır. Yalnız tuz yerine üstüne Şerbet halinde pekmezli su dökecen. onla pişecek.

Tatlı Dürüm: Eskiden tandırlarda yufka ekmeği yapılırdı. Yufka ekmeği yapınca da komşulara tatlı dürüm göndermek Adettendi.özel kızartılmış yufta ufalanıp kırılır. Çeviz dövülür ve bu bir tasta pekmezle karıştırılır. Kırılmış yufkayla harmanlanır. Bu karışım. bazlamanın içine sarılıp dürüm yapılır. Bunlar dağıtılır.

Zerde: Bir tencereye karenince su ve pirinç kay. Biraz pişince üzerine şerbetini ilave et. ağzının tadına göre. İyice pişinceye kadar kaynat. İyici soğuyunca yinir.

Halvetler: İki kaşık yağda bir buçuk bardak unu çevir. Yarı şekerli ya da yarı pekmezli suyu (bir bardak) kavrulmuş unun üzerine döküp eze eze hiç durmadan pişmesini sağla. O zaten gaşşıa örülür.

Niğde’ye Nasıl Gidilir

Karayolu: Niğde’den ülkenin her tarafına karayolu ile ulaşmak mümkündür.

Otogar Tel : (+90-388) 232 35 37

Demiryolu: Niğde il merkezinden demiryolu ulaşımı Kayseri-Niğde-Adana bağlantılı yapılmaktadır.

İstasyon Tel : (+90-388) 232 35 41

Havayolu: Havayolu ulaşımı için Niğde’ye 130 km uzaklıktaki Kayseri Havalimanı kullanılmaktadır.

Niğde’nin Tarihi Yerleri

Niğde ve yöresi antik ören yerleri bakımından oldukça zengindir. Bu ören yerleri kazı buluntularının çoğu Niğde Müzesi’nde sergilenmektedir.

Önemli ören yerleri, Köşk Höyük ören yeri (Bor-Bahçeli Kasabası), Göltepe-Kestel ören yeri (Çamardı), Göllüdağ ören yeri (Göllüdağ), Porsuk Höyük ören yeri (Ulukışla-Darboğaz), Tyana ören yeri (Bor-Bahçeli) olarak sıralanabilir.

Kuşkayası Mezarlığı: 

Niğde’ye yaklaşık 40 km uzaklıktaki Karaltı Kasabası’nın yakınında bulunmaktadır. Kasabanın Güneybatısında bulunan kaya mezarları bir vadinin iki yamacında sıralanır.

Gümüşler Ören Yeri ve Manastırı: 

 Niğde’ye 9 km. uzaklıktaki Gümüşler kasabasındadır.Bizans sanatının Anadolu’daki en güzel ve en iyi korunmuş eserlerinden biridir. 1973 yılında arkeolojik sit alanı kabul edilen manastır oldukça büyük ve geniş bir kaya kütlesi içine kazılmıştır.

Kaya oyuğu şeklinde dört sütunu bulunan kilisenin duvarlarını freskler kaplamaktadır. Kilisedeki fresklerin güçlü ve canlı anlatımları, barındırdığı yeraltı şehri, büyük mezarlık odası ve oldukça büyük kaya kütlesine kazılmış yerleşim birimleriyle birlikte arıtılmış savunma önlemleri nedeniyle Gümüşler ören yeri ve manastırı döneminin önemli din merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir.

Kiliseler (Yakınçağ):


İlimizde, 1800’lü yılların başlarında yapılmış 15 kilise bulunmaktadır. Mimari yapı tarzları birbirine çok yakındır. Dikdörtgen planlı, üç nefli, üç apsisli, yarı açık narteksli, kırma çatılı ve yontu taştan yapılmış bazilikalardır. Mimarisine büyük önem verilen çatı kaplamaları çeşitlilik arzeder. İç bezemelerindeki kalem işlerinde geç dönem Türk-Barok üslubunun izleri görülür. Bugün bir kısmı sosyal amaçlı kullanılan kiliselerin,
Bulundukları yerler; Yukarı Kayabaşı, Sungurbey Mahallesi, Kumluca, Aravan, Konaklı, Fertek, Küçükköy, Yeşilburç, Kitreli, Hançerli, Hasaköy ve Dikilitaş’tır.

Roma Havuzu:


Roma Havuzu Niğde’nin 17 km. güneyinde Adana-Kayseri yolunun 1 km. solunda, yeşilliklerle ve meyve ağaçları ile çevrili Bahçeli Kasabasındadır. Roma mermer sanatının 23×66x2,5 m. Boyutundaki ender bir örneğidir. Tamamen toprak altındayken 1960 yılında tesadüfen ortaya çıkarılmıştır. Antik havuzun arkasındaki höyükte yapılan kazılardan çıkan geç neolitik döneme ait buluntular müzede sergilenmektedir. Gezginci Roma İmparatorlarının önemli bir mesire yeri olan Antik Havuz ziyaretçilerin kolay ayrılamadıkları bir yerdir.

Tyana Su Kemeri :


Niğde’nin 20 km. güneyinde Adana-Kayseri yolunun 4 km. solunda yer alan Kemerler, Roma Havuzunun devamıdır. Arazi yapı ve verimli toprakları ile tarihin ilk dönemlerinden itibaren önemli bir yerleşim merkezi olan Kemerhisar’ı Hititliler “TUVANUVA” olarak anmıştır. Antik Roma Havuzunun suyunu bu kente taşıyan kemerler I. ve II. Asırda Roma İmparatorları Trajen ve Hadriyan tarafından yapılmıştır. Yaklaşık 3 km. uzunluğundaki Kemerlerin 1,5 km’lik bölümü açıkta, gerisi toprak altındadır.

Akmedrese:


 Karamanoğullarından Alaaddin Ali Bey zamanında 1409 yılında yontu taştan yapılmış olan medrese bu gün ayakta olup, iki katlı medreselerin güzel bir örneğini teşkil etmektedir. Selçuklu Medrese mimarisinin tipik örneğidir.Dekorasyon bakımından portal hariç sadedir. Beden duvarlarını aşan portali ve taş süslemeleri ile ilgi çeker.

Müze ve Rahibe Mumyası:


M.Ö 5000 yılına kadar 10.000’e yakın eserin bulunduğu müze, arkeolojik ve etnografik olmak üzere iki bölümdür. Yaklaşık 1000 yıl öncesine ait olduğu sanılan ve 1960’lı yılların başında Ihlara Vadisinde bulunan Sarışın Genç Rahibe Mumyası ilgi toplar.

Bedesten:


Şehir merkezinde Sungurbey Caminin hemen yanındadır. 16.yy’da yapılmış,17.yy’da gördüğü onarımla bugünkü durumunu korumuştur.

Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı:



Şehre 60 km. uzaklıktaki Ulukışla ilçesinde bulunmaktadır. 17. yy’da Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış bir Osmanlı eseridir. Kervansarayın hemen yanında aynı devirde yaptırıldığı sanılan bir cami ve hamam bulunmaktadır.

Kuşkayası Mezarlığı :



 Niğde’ye 40 km. uzaklıktaki Karatlı kasabası yakınında bulunmaktadır. Kasabanın güneybatısında bir vadinin yamaçlarında Roma devrine ait 15 adet kaya mezarı bulunmaktadır.

Kavlaktepe Yer altı Şehri:


Çamardı ilcesine bağlı Kavlaktepe köyündedir. Şehre 35 km. mesafededir. Kapadokya bölgesinde bulunan diğer yer altı şehirleri gibi korunma ve barınma amacı ile yapılmış, 12.yy Bizans dönemi kalıntısıdır. Temizlenip, ışıklandırılarak ziyarete açılmıştır.

Türk Hamamları :


 Bütün dünyada büyük üne sahip Osmanlı dönemi Türk Hamamlarından ilimizde dört tane vardır. Kubbeli, Salonları mermer kaplı bu hamamlar soğuk, ılık ve sıcak bölümlerden oluşur.

Sıcak bölümdeki göbek taşında terledikten sonra işinin ehli tellakların yapacağı kese (bir tür masaj) insana büyük bir zindelik kazandırır. Hamamlar şehir merkezi, Bor ilçesi ve Fertek kasabasındadır.

NİGDE KALESİ

 

 

Birçok medeniyetin izlerini sinesinde taşıyan şirin şehrimizin anlattığımız son derece kıymetli, zengin eserleri arasında Niğde Kalesi sönük kalmaktadır. Eski Niğde şehrinin bulunduğu tepeyi çevreleyen kale üç surla çevrilmiştir. Fakat birçok yeri yıkılmış olan kalenin bedenlerinin bir kısmı evlerin duvarı olmuştur. Bugün tepenin kuzeydoğusunda bir hisarı içine alan kısım ayakta kalabilmiştir. Yakın zamana ait yıkıntıları arasında meskene çevrilen iki burcun kalıntıları görülebilmiştir. Bu sur muhtemelen Sungurbey caminin yanına kadar uzanıyordu. Sungurbey caminin karşısında surlardan ayakta kalan az bir kısım restore edilmiştir. Batı taraftaki sur ve burçlar tamamen kaybolmuştur. Kalenin ayakta kalan tek burçtan ibaret ana kulesi tepenin en yüksek noktasına yapılmıştır. Nispeten daha iyi korunmuş olan bu ana kule, dikdörtgen burçlara yaslanan surlardan çok daha yüksektir. Ana kulenin duvarları yıkılmamış ise de iç kısmında bulunan birçok oda ve hücre tamamen harap olmuştur. Güney kısmında yapılan onarımlara rağmen surun ana hatları zorlukla seçilebilir.

Kalenin tarihi hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Alt duvarlarında Arap Bizans çeşnisi var ise de M.Ö. 8. asırda yapılmış olma ihtimali vardır. Kale 1740 yıllarında Sadrazam İshak Paşa tarafından onarılmıştır. Bugün ise Belediye tarafından tepenin etrafı duvarla çevrilerek, Tepenin üstü park haline getirilmiştir.

Kalenin eski burçlarından birinin üzerine yapılmış bulunan meşhur saat kulesi fevkalade güzel bir eserdir ve adeta Niğde’nin sembolüdür. Fakat kitabesi olmadığı gibi hakkında fazla bir bilgi de yoktur. Ancak stil yoluyla 19. yüzyıla tarihlenir.

Saat Kulesi Kalenin batı burçlarından birinin üzerine inşa edilmiştir.


Niğde Külliyeleri


Öküz Mehmet Paşa Külliyesi (Ulukışla)


Niğde ili Ulukışla ilçesinde bulunan Öküz Mehmet Paşa Külliyesi, cami, çarşı, hamam ve handan meydana gelmiştir Yapı topluluğunu Sultan IAhmet ve Genç Osman’ın hükümdarlığı sırasında Sadrazam olan Öküz Mehmet Paşa haç ve sefer yolu üzerinde bulunan Ulukışla’da yaptırmıştır Külliyenin yapımı 1610-1622 yılları arasında tamamlanmıştır Yapı topluluğu aynı zamanda doğuya yönelik seferler sırasında askerin barındırılması amacına yönelik olarak kurulmuştur Bu yapı topluluğu ile ilgili Evliya Çelebi’nin gözlemleri bulunmaktadır:

“Karaman Ereğli’sinden yine kıble tarafına giderek 9 saatte Ulukışlak kasabasına menzil aldık Bu kasaba Karaman eyaletinin Niğde sancağında, Koca Mehmet vakfıdır En meşhur camii Koca Mehmet Paşa Camiidir Kubbeli ve minareli, avlusu mermer döşeli şirin bir camidir Yanında bir zaviyesi, latif bir hamamı, büyücek bir hanı vardır Güya bu han bu şehrin kalesidir 170 ocaktır Başka bir harem odalığı, develiği, 300 tavla at alır ahırı, avlusu, ortasında büyük bir havuz, bir kileri ve yemek yedirilen bir imareti var Her akşam ocak başına birer bakır sini ile beşer tas buğday çorbası beşer ekmek, birer yağ kandili ve her at başına birer torba yem verilir Nimeti bol, vakfı sağlam bir hayrattır 300 kadar dükkânları vardır Bu binaların hepsi kâgir ve baştanbaşa kurşunla örtülü olup, Mehmet Paşa vakfıdır

Cami:
Külliyenin güneydoğusunda yer alan cami, halk arasında Mehmet Paşa Camisi veya Kışla Camisi olarak da anılmaktadır Mermer döşeli avlu içerisindeki cami arazi konumundan ötürü kısmen meyilli olarak yapılmıştır Caminin 1960’lı yıllara kadar yalnızca beden duvarları ile mihrabın üst kısmına kadar olan bölümleri ayakta bulunuyordu Vakıflar Genel Müdürlüğü 1969-1970 ve 1977 yıllarında camiyi yeni baştan yapılırcasına onarmıştır

Günümüzde bu yapı kesme taştan 1220x1400 m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlıdır İbadet mekânının üzeri pandantifli, kasnaklı bir kubbe ile betonarme olarak örtülmüştür İçten sıvalı olan kubbe dıştan da kurşun kaplıdır Ön kısmında üzeri kubbelerle örtülü üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Caminin doğu, batı ve güney dış cephe duvarları ile mihrap arkası 050 m kalınlığında payandalarla desteklenmiştir Cephe görünümünde duvarlar zemine yakın kesimden itibaren merdiven şeklinde kademelendirilmiştir

Caminin yanında taş kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır

Han:
Yapı topluluğunun bölümlerinden olan han, askeri amaçlı olarak yapılmıştır Kesme taş ve tuğladan iki katlı hanın üzeri içten tonoz, dıştan düz toprak bir damla örtülüdür Yuvarlak kemerli bir kapı ile dikdörtgen avluya girilmektedir Burada revakların arkasında odalar sıralanmıştır Odaların içerisinde ocak ve dolap nişlerine yer verilmiştir Girişin karşısında yuvarlak kemerli bir eyvan bulunmaktadır Ayrıca iki yan kenarda da giriş kapısı bulunmaktadır

Günümüzde bu hanın bir bölümü Ulukışla İtfaiyesi tarafından kullanılmaktadır

Hamam:
Külliyenin bir bölümünü oluşturan hamam moloz taş ve tuğladan yapılmıştır
Soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Sıcaklığın üzerini merkezi bir kubbe örtmektedir Günümüzde hamam harap bir durumdadır

Evliya Çelebi külliyeyi oluşturan birimler içinde birde zaviyeden söz etmişse de bu yapı günümüze ulaşamamıştır


Kervansaray:
Yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan kervansaray kesme taştan yapılmıştır Duvarlarda tuğla sıraları ile frizler meydana getirilmiştir Dikdörtgen planlı kervansarayın içerisini yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış payeler üç bölüme ayırmaktadır

 

 
 
 
 
 
 

Niğde Türbe ve Kümbetleri



Hüdavent Hatun Türbesi (Merkez)

Niğde il merkezinin kuzeydoğusunda yan yana bulunan üç kümbetten en büyüğü olan Hüdavent Hatun Türbesi, Selçuklu Sultanı IVRüknettin Kılıçarslan’ın kızı Hüdavent Hatun tarafından 1332 yılındaki ölümünden önce, 1312 yılında yaptırılmıştır Türbe 1962 yılında onarılmıştır

Niğde’de Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu türbe, kesme sarı volkanik trakit taşından sekizgen planlı olarak yapılmıştır Türbenin gövdesi ve üzerini örten piramidal külahı sekiz köşelidir Doğuya açılan giriş kapısı geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiş olup, üzerinde üç satırlı kitabesi bulunmaktadır

Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

”Allah esirgeyici ve bağışlayıcıdır Bu mübarek türbenin yapılmasını Allah’ın merhamet ve affını rica eden aciz mahlûk emretti Keyhüsrev’in oğlu şehit Nükreddin ve Allah onları affetsin Kızı Hüdavent Hatun 712 yılının aylarında Allah’a hamd, Peygamberine ve eshabına selâm ve salâvat

Türbe gövdesinde üç pencere bulunmaktadır Bu pencerelerin kenarlarında aslan ve insan başlı kuş kabartmaları bulunmaktadır Böylece pencerelerde zengin bir görünüm sağlanmıştır Pencere alınlıklarından birinde çift başlı kartal kabartması da dikkati çekmektedir Pencereler yaprak ve çiçek bezeli sütunçelerle birbirlerinden ayrılmıştır Türbe içten kubbelidir Türbenin girişi yıldızlı geçmeler, palmetler ve Rumilerle bezenmiştir Bu motifler pencere çevrelerinde de uygulanmıştır

Türbenin mihrabı bezemeli olup, üzerinde Besmele ve Ayetel Kürsi yazılıdır Türbe içerisinde Hüdavent Hatun, Emir Sücaeddin Kızı Paşa Hatun (ölm1340), Niğde Sancak Bey’in kızı Belkıs Hatun’un (ölm1563) sandukaları bulunmaktadır Hüdavet Hatun’un sandukası üzerinde ayetler, dualar ve ölüm tarihi olan h732 (1332) yazılıdır
 


Gündoğdu Türbesi (Merkez)


Niğde il merkezinin kuzeydoğusunda Hüdavent Hatun Türbesi’nin yanında bulunan bu türbe, 1344 yılında ölen Gündoğduoğlu Hakkı Besvap’a aittir

Türbe kesme taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri içten kubbe dıştan da piramidal bir külahla örtülmüştür Gövdeden üçgenlerle onikigene, oradan da piramit şeklindeki külaha geçiş sağlanmıştır Türbenin giriş kapısı geometrik süslemelerle bezenmiş burada bitkisel motifler ile örgü motiflerine kuşaklar halinde yer verilmiştir Giriş kapısının kemeri iki renkli taşlardan yapılmış ve böylece gösterişli bir görünüm sağlanmıştır Giriş kapısı üzerinde örgü motifleri ile bezeli bir kemer daha bulunmaktadır Bu kemerin üst yanlarında da iki güçle ile üzerine de kitabesi yerleştirilmiştir Kapı çevresi girift geometrik bir bezeme ile çerçeve içerisine alınmıştır

Türbenin içerisi, kuzey ve batı duvarlarında bulunan iki dikdörtgen söveli mermer pencere ile aydınlatılmıştır Güney duvarında silmeli bir pervaz içerisine alınmış çokgen mihrabı bulunmaktadır Türbe içerisinde iki sanduka bulunmaktadır


Şerif Ali Türbesi (Merkez)

Niğde erkek Sanat Enstitüsü’nün yanında bulunan bu türbe, 1865 yılında Şerif Ali adına yaptırılmıştır Sonraki dönemlerde Niğde Mutasarrıfı Hacı Sait Paşa tarafından onarılmıştır

Türbe, XIXyüzyılda yapılmış olmasına rağmen Selçuklu türbe mimarisinin özelliklerini taşımaktadır Sekizgen planlı, kesme taştan yapılmış olan türbenin üzeri kesme taştan sekizgen konik bir çatı ile örtülmüştür Türbenin yuvarlak kemerli sade bir giriş kapısı bulunmakta olup, bunun üzerine kitabesi yerleştirilmiştir Türbenin yanına geç devirlerde kesme taştan dikdörtgen planlı bir bölüm eklenmiştir Türbenin içerisi oldukça sade olup bezemesizdir


Şeyh İbrahim Kümbeti (Merkez)

Niğde Merkez ilçeye 14 km uzaklıkta Güllüce Köyü’nde bulunan bu türbenin yapım tarihi bilinmemektedir Koyunlu Halil Ağa tarafından onarılmıştır Türbenin kitabesi günümüze gelemediği gibi kaynaklarda da bununla ilgili bir bilgi bulunmamaktadır Yalnızca Hurafat defterlerinde Güllüce Köyü’nde Şeyh İbrahim Dergâhı’ndan söz edilmektedir Ancak bu dergâh günümüze gelememiştir

Şeyh İbrahim Kümbeti kare planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri de dıştan basık bir kubbe ile örtülmüştür Yapının güney duvarına kare planlı ikinci bir yapı eklenmiştir Kuzey yönünde yuvarlak kemerli bir kapısı bulunmaktadır Türbe içerisinde herhangi bir bezemeye rastlanmamaktadır


Güllüce Köyü’ndeki Türbe (Merkez)

Niğde Bor ilçesi, Güllüce Köyü’deki Şeyh İbrahim Kümbeti’nin 24 m batısında bulunan bu türbenin kime ait olduğu bilinmediği gibi yaptıran da belli değildir

Kesme taştan, kare planlı küçük bir yapıdır Üzeri sivri beşik bir tonozla örtülmüştür Duvarları sağır olan bu türbe içerisinde iki mezar bulunmaktadır

Bu yapının türbe olarak mı yapıldığı veya günümüze gelemeyen Şeyh İbrahim Dergâhı’ndan mı arta kalan bir bölüm olduğu konusu kesinlik kazanamamıştır


Sarı Saltuk Türbesi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinde Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük rol oynayan Yesevi tarikatından Baba-i Sarı Saltuk Türbesi’nin yapım tarihini belirten kitabesi bulunmamaktadır XIIIyüzyıla ait olan bu türbe değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özelliğinden uzaklaşmıştır

Türbe bahçe içerisinde moloz taştan yapılmış olup, kare planlıdır Üzeri kiremitli bir kubbe ile örtülmüştür Türbe içerisinde Sarı Saltuk’a ait sanduka bulunmaktadır Son derece basit olan türbede bezeme unsuru bulunmamaktadır

Sarı Saltuk’un Anadolu’nun yedi ayrı yerinde türbesi bulunmaktadır Bu türbenin makam veya mezar olup olmadığı tartışmalıdır


Şeyh Kuddusi Türbesi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinde bulunan bu türbe, Şeyh Kuddusi’ye aittir Kadiri şeyhi Şeyh Kuddusi 1760-1848 yılları arasında Bor’da yaşamıştır Şeyh Kuddusi’nin mezarı üzerine XIXyüzyılın sonunda yeni bir türbe yapılmıştır

Sekizgen planlı kesme taştan yapılan türbenin üzeri içten düz tavanlı, dıştan kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür Türbenin yapısı Bor’daki diğer yapılarla uyum sağlamayan bir formda olup, mimari yönden bir özellik taşımamaktadır

  

Alıntı ile Cevapla

)
 
 
  
 
 
 

Niğde Medreseleri


Akmedrese (Merkez)

Niğde il merkezindeki tepe üzerinde, kalenin yanında bulunan Akmedrese’yi Karamanoğulları döneminde, kitabesinden öğrenildiğine göre Karaman Beyi Alâeddin’in oğlu Alâeddin Ali Bey tarafından 1409-1410 yılında yaptırılmıştır Giriş kapısı üzerinde h812 (1409) tarihli üç satırlı kitabesi bulunmaktadır

Kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Allah’ın adıyla öğünmek Allah’a yakışır Selâvat ve selâm Allah’ın resûlü Muhammed üzerindedir Bu mübarek medresenin inşasını emretti Büyük sultanın hükümdarlığı zamanında, milletlerin kaderini elinde tutan hükümdarların büyük hükümdarı Alâaddin oğlu Mehmed’in Allah imparatorluğunu ebedileştirsin Din ve dünyanın yükseği olan kardeşi Karamanoğlu, Mehmet oğlu, Halil oğlu, Alâaddin oğlu Ali 812 Hicri yılında yaptırdı

Alaeddin Ali Bey uzun yıllar Bursa’da dedesi Sultan IMurad’ın yanında yaşamış, bu nedenle de bu medreseyi Bursa’daki Hüdavendigâr Camisi’ne benzetmek istemiştir Medrese portalinde beyaz mermerlerin kullanılmış oluşundan ötürü de yapı Akmedrese ismi ile tanınmıştır

Medresenin vakfiyesi bugün Topkapı Sarayı Müzesi’de olup, Rebiülevvel 818 (Mayıs 1415) tarihinde düzenlenmiştir Bu vakfiyeden öğrenildiğine göre de medrese o zamanki Yuğutaş Mahallesi’nde yapılmıştır Medrese Hanefi ve Şafii mezhebine göre eğitim verilmek üzere yapılmıştır Vakfiyeden öğrenildiğine göre de Niğde bedesteni ve ona bitişik olan han Meydan Mahallesi’ndeki çifte hamam, dükkânlar, araziler, değirmen ve bağlar da bu medresenin vakıfları arasındadır

Akmedrese, ortası avlulu iki katlı medrese plan düzenine göre yapılmıştır Kesme taştan yapılan medrese 2250x2400 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Medresenin en görkemli yanı kuzeyde 555x325 m ölçüsündeki mermerden portalidir Bu portalin son derece zengin bezemeli olmasına karşılık, yapının diğer bölümlerinde büyük bir sadelik görülmektedir Portaldeki taş işçiliği, oyma süslemeler son derece dikkat çekicidir Giriş kapısı üzerindeki geometrik bezemelere öğle saatlerindeki güneş ışınları yansıdığında bu bezemelerin yerini bir insan görünümü almaktadır Bu tür bir uygulama Anadolu taş işçiliğinde karşılaşılmayan bir olaydır

Medresenin ikinci katı da bu cephede kaş kemerli ikiz pencereler halinde dışarıya açılmıştır Geç devirlerde yapılan onarımlar sırasında devrini yansıtan bu son derece görkemli pencereler bozulmuş ve yerlerine düz lentolu pencereler yapılmıştır Ayrıca dışarıdan üst kata çıkışı sağlayan merdivenler eklenerek de cephenin orijinal görünümü bozulmuştur

Medrese avlusu revaklarla çevrili olup, avlunun bir tarafına yazlık olarak kullanılan mescit eyvanı yerleştirilmiştir Bu mekânlardan birinin kışlık dershane-mescit olduğu, diğerinin de Karamanoğulları döneminde bazı örneklerde görüldüğü gibi medrese banisinin türbesi olarak düşünüldüğü sanılmaktadır Avlunun alt katında üzerleri tonozlu her iki yanda dörderden sekiz hücre ile büyük eyvanın iki yanına kubbeli mekânlar bulunmaktadır Medresenin ikinci katına alt kattan duvarların içerisindeki iki merdivenle ulaşılmış ve cephedeki ikiz pencerelerin yardımıyla da burası bir cihannüma görünümüne ulaşmıştır Medresenin üzeri taş döşeli bir teras şeklindedir

Akmedrese 1936 yılında restore edilmiş ve Arkeoloji Müzesi olarak açılmıştır Müze olarak 1948 yılına kadar kullanılmıştır
  Alıntı ile Cevapla

 
 
 
 
 
 
 
 

Niğde Bedestenleri


Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra Şehzade Beyazıt ile Şehzade Selim arasında Konya yakınında, 1559 yılında bir savaş olmuş, Sokullu Mehmet Paşa da Şehzade Selim’in yanında yer almıştı Bu savaş sırasında, bugün Niğde’nin ilçesi olan Bor’da yapılan kara barut, zamanında Şehzade Selim’e yetiştirilmiş ve savaşın onun lehine sonuçlanmasında büyük payı olmuştur Bu yüzden Sokullu Mehmet Paşa şükran borcu olarak yaptırmış olduğu camiye gelir sağlamak amacı ile biri Niğde’de, diğeri de Bor’da olmak üzere iki bedesten yaptırmıştır Sultan IVMurat İran seferi sırasında, 1638 yılında konakladığı Niğde’deki bedesteni onarmıştır Diğer Bor’daki bedesten yıkılmış ve günümüze gelememiştir

Niğde’de merkezde bulunan bedesten dikdörtgen planlı olup, uzun bir koridorun iki yanına dükkânlar sıralanmıştır Bedesten trakit taşından yapılmış, iç bölümlerin duvarları tuğladan örülmüştür Bedestenin kuzey ve güney yönlerine yuvarlak kemerli beşik tonozlu üç kapı açılmıştır Cephe görünümünde dışarıya açılan pencereleri bulunmaktadır

Bedesten günümüzde iyi bir durumda olup, halen kullanılmaktadır
 

)

 

 

 
 

 

 

Niğde Manastır ve Kiliseleri



Gümüşler Manastırı (Merkez)

Niğde ilinin 8 km kuzeydoğusundaki Eski Gümüşler Köyü’nde günümüze iyi bir durumda gelebilen Gümüşler Manastırı tüf kayalıklar içerisine oyularak yapılmıştır Bu manastır içerisindeki fresklerin Ihlara ve Göreme Kaya Kiliseleri ile karşılaştırılması sonucunda, bu manastırın XIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Manastırın içerisine 7 m uzunluğunda, üzeri tonoz şeklinde oyulmuş bir geçit ile girilmektedir Bu geçidin iki yanında açılmış birer kapı ile kayalara oyulmuş iki odaya girilmektedir Bu geçitten 1400x1400 m ölçüsünde kare şeklinde ve çevresi dik kaya duvarları ile çevrili bir avluya geçilmektedir Avlunun kuzey duvarında kayalara oyularak yapılmış ve birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış 9 sütun dikkati çekmektedir Bu sütunların kemerlere yakın yerlerine de spiral ve geometrik motifler işlenmiştir Kuzeydoğudaki kemerlerin içerisine de bir niş şeklinde Malta haçı işlenmiştir

Avlunun batı ve doğu duvarlarına güvercinlikler oyulmuştur Buradaki kapılar ise, manastırda yaşayanların günlük yaşamlarında yapılan işlere ayrılan odalara açılmaktadır Avlunun kuzey duvarı üzerinde de kemer dizilerinin ortasındaki bir kapıdan başka bir odaya geçilmektedir Manastırın asıl kilisesine kuzeybatıdaki kapı boşluğundan girilmektedir

Haç planlı olan kilisenin 550x350 m ölçüsünde tonozlu bir narteksi vardır Toprak zeminli ön narteksin olduğu yerde, yere gömülmüş birkaç büyük küp dikkati çekmektedir Buradan bir kapı boşluğu ile asıl nartekse geçilir Burası yuvarlak tonozla örtülmüş, duvarlar birbirlerine kemerlerle bağlanmış yalancı sütunların üzerine oturtulmuştur Bezeme olarak kırmızı ve siyah çizgiler alternatifli olarak sıralanmıştır Bunlar yer yer yılankavi şekilde olup, değişik bir görünüm ortaya koymuştur Kilisenin naos kısmı yaklaşık 500x500 m ölçüsünde olup, burası da kayalara oyularak oluşturulmuştur Naosta dört kalın sütun üst örtüyü taşımaktadır Üzerine sembolik bir kubbe yapılmıştır Kilisenin doğusunda büyük, yanlarında da küçük birer apsisi vardır Kilisenin kuzey duvarındaki bir kapı boşluğundan ise içerisinde iki mezarın bulunduğu bir odaya geçilir Bu odaya bitişik ikinci odada da yine bir mezar bulunmaktadır Bu odanın doğu duvarına da küçük bir apsis oyulmuştur Batı duvarının iki yanında da küçük bölümler halinde mezarlara yer verilmiştir

Kilise duvarları, kapı boşluklarının çevreleri zengin fresklerle bezenmiştir Buradaki kırmızı ve koyu yeşil renkteki koyu zeminlere yapılan figürlerde çeşitli renkler uygulanmıştır Kuzey duvarında oturur durumda Meryem tasvir edilmiştir Kucağında ise Çocuk İsa görülmektedir Bu kompozisyonun altında StJoseph, Mea ve Salome yeni doğmuş olan İsa’yı yıkamaktadır Bu kompozisyonların üzerinde Hzİsa’nın doğuşunu müjdeleyen melekler, kaya üzerinde Çoban Sator, ihtiyar biri, genç Arepo resmedilmiştir

Kilisenin ortadaki büyük apsisinde HzMeryem kilisenin önde gelen kişileri arasında dua eder şekilde görülmektedir StGeorge, StGregory, StBasil, StJason, StAthenogenes ve StNicolas ayakta ellerinde İncil tutarak tasvir edilmiştir Bu tasvirlerin üzerinde de 12 havarinin belden yukarı tasvirleri bulunmaktadır Apsid yarım kubbesinde Hzİsa, HzMeryem, Başmelek Michael, StJohn ve Gabriel resmedilmiştir Kuzeydeki nişte ise Hzİsa’yı kucağında tutan Meryem görülmektedir

Avlunun kuzey duvarından girilen üstteki odanın duvarları da fresklerle bezenmiştir Buradaki fresklerin konusu diğerlerinden farklıdır Bu bölümde Eshopos’un hayvanlarını konu alan hikâyelere yer verilmiştir

Manastırın duvarları çıra ve yağ kandillerinin islerinden ötürü siyah bir tabaka ile kaplanmış, Kültür Bakanlığı, Niğde Müze Müdürlüğü tarafından 1962 yılından sonra başlayan çalışmalarla fresklerin temizliği, dökülen kısımların restorasyonu yapılmıştır Fresklerin konservasyonunun büyük bir bölümü Michael Gough başkanlığında bir İngiliz heyeti tarafından 1964-1965 yıllarında yapılmıştır


Sokubaşı Rum Kilisesi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinde bulunan Sokubaşı Rum Kilisesi XIXyüzyılın sonlarında yapılmıştır Burada yaşayan Rumların göç etmesinden sonra da kendi haline terk edilmiştir

Kesme taş ve moloz taştan yapılan kilisenin önünde bir narteks bölümü vardır Bu narteksi sekiz taş ayak taşımaktadır Dışarıya yarı açık olan bu narteks günümüzde duvarlarla bölünmüş ve dükkân haline getirilmiştir Kilisenin içerisi iki sıra halinde üçer sütunla üç nefe ayrılmıştır Bu neflerin üzeri içten tonoz, dıştan da kırma çatı ile örtülmüştür Ayrıca çatının üzerine taş plaklar halinde kaplamalar yapılmıştır İbadet mekânının ortasında dışarıdan belli olmayan küçük bir kubbe bulunmaktadır


Ermeni Kilisesi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesi Orta Mahalle’de bulunan bu kilise XIXyüzyılın sonlarına doğru yapılmıştır İlk yapılışında tek katlı ve üzeri çatılı olan bu kilise yöredeki Ermenilerin göç etmesinden sonra özel bir kişinin mülkiyetine geçmiştir Üst örtüsü kaldırılarak üzerine Cıgızlar Evi denilen bir kat eklenmiştir Kilisenin cephe görünümü orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiş, ancak ahşap kapısı, içerisindeki bazı bezemeleri günümüze kadar gelebilmiştir Bu bezemelerde barok üslubun özellikleri açıkça görülmektedir

Kilisenin ibadet mekânının ortasında dört sütun bulunmaktadır Apsisi dışarıya taşkın olmayan biri büyük, ikisi küçük yuvarlak niş şeklindedir Kilisenin ahşap orijinal kapısı kartuşlara ayrılmış ve bunların içerisine bitkisel, girift motifler yerleştirilmiştir

Constantinus ve Helena Kilisesi (Merkez)

Niğde il merkezinde, Niğde-Kayseri karayolunun üzerinde, çukur bir arazide bulunan kilise kalıntısının Constantinus ve annesi Helena adına yaptırıldığı sanılmaktadır

Kilisenin temel ve apsid kalıntıları günümüze gelebilmiştir Moloz taştan ve tuğla hatılı olarak yapılan kilise üç nefli bir bazilika planındadır Naos iki sıra paye ile üç nefe ayrılmıştır Üst örtüsünü belirleyecek bir kalıntıya rastlanmamakla beraber, kırma çatılı olduğu sanılmaktadır Apsis dışarıya taşkın yuvarlak bir niş şeklinde olup, iki yanında diakonikon ve protesis hücreleri bulunmaktadır Apsis üzerinde bozulmuş olmalarına rağmen fresk izleri görülmektedir

  

Niğde ve yöresi antik ören yerleri bakımından oldukça zengindir. Bu ören yerleri kazı buluntularının çoğu Niğde Müzesi’nde sergilenmektedir.

Önemli ören yerleri, Köşk Höyük ören yeri (Bor-Bahçeli Kasabası), Göltepe-Kestel ören yeri (Çamardı), Göllüdağ ören yeri (Göllüdağ), Porsuk Höyük ören yeri (Ulukışla-Darboğaz), Tyana ören yeri (Bor-Bahçeli) olarak sıralanabilir.

Kuşkayası Mezarlığı:  Niğde’ye yaklaşık 40 km uzaklıktaki Karaltı Kasabası’nın yakınında bulunmaktadır. Kasabanın Güneybatısında bulunan kaya mezarları bir vadinin iki yamacında sıralanır.

Gümüşler Ören Yeri ve Manastırı:  Niğde’ye 9 km. uzaklıktaki Gümüşler kasabasındadır.Bizans sanatının Anadolu’daki en güzel ve en iyi korunmuş eserlerinden biridir. 1973 yılında arkeolojik sit alanı kabul edilen manastır oldukça büyük ve geniş bir kaya kütlesi içine kazılmıştır.

Kaya oyuğu şeklinde dört sütunu bulunan kilisenin duvarlarını freskler kaplamaktadır. Kilisedeki fresklerin güçlü ve canlı anlatımları, barındırdığı yeraltı şehri, büyük mezarlık odası ve oldukça büyük kaya kütlesine kazılmış yerleşim birimleriyle birlikte arıtılmış savunma önlemleri nedeniyle Gümüşler ören yeri ve manastırı döneminin önemli din merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir.

Kiliseler (Yakınçağ): İlimizde, 1800’lü yılların başlarında yapılmış 15 kilise bulunmaktadır. Mimari yapı tarzları birbirine çok yakındır. Dikdörtgen planlı, üç nefli, üç apsisli, yarı açık narteksli, kırma çatılı ve yontu taştan yapılmış bazilikalardır. Mimarisine büyük önem verilen çatı kaplamaları çeşitlilik arzeder. İç bezemelerindeki kalem işlerinde geç dönem Türk-Barok üslubunun izleri görülür. Bugün bir kısmı sosyal amaçlı kullanılan kiliselerin,
Bulundukları yerler; Yukarı Kayabaşı, Sungurbey Mahallesi, Kumluca, Aravan, Konaklı, Fertek, Küçükköy, Yeşilburç, Kitreli, Hançerli, Hasaköy ve Dikilitaş’tır.

Roma Havuzu: Roma Havuzu Niğde’nin 17 km. güneyinde Adana-Kayseri yolunun 1 km. solunda, yeşilliklerle ve meyve ağaçları ile çevrili Bahçeli Kasabasındadır. Roma mermer sanatının 23×66x2,5 m. Boyutundaki ender bir örneğidir. Tamamen toprak altındayken 1960 yılında tesadüfen ortaya çıkarılmıştır. Antik havuzun arkasındaki höyükte yapılan kazılardan çıkan geç neolitik döneme ait buluntular müzede sergilenmektedir. Gezginci Roma İmparatorlarının önemli bir mesire yeri olan Antik Havuz ziyaretçilerin kolay ayrılamadıkları bir yerdir.

Tyana Su Kemeri : Niğde’nin 20 km. güneyinde Adana-Kayseri yolunun 4 km. solunda yer alan Kemerler, Roma Havuzunun devamıdır. Arazi yapı ve verimli toprakları ile tarihin ilk dönemlerinden itibaren önemli bir yerleşim merkezi olan Kemerhisar’ı Hititliler “TUVANUVA” olarak anmıştır. Antik Roma Havuzunun suyunu bu kente taşıyan kemerler I. ve II. Asırda Roma İmparatorları Trajen ve Hadriyan tarafından yapılmıştır. Yaklaşık 3 km. uzunluğundaki Kemerlerin 1,5 km’lik bölümü açıkta, gerisi toprak altındadır.

Akmedrese: Karamanoğullarından Alaaddin Ali Bey zamanında 1409 yılında yontu taştan yapılmış olan medrese bu gün ayakta olup, iki katlı medreselerin güzel bir örneğini teşkil etmektedir. Selçuklu Medrese mimarisinin tipik örneğidir.Dekorasyon bakımından portal hariç sadedir. Beden duvarlarını aşan portali ve taş süslemeleri ile ilgi çeker.

Müze ve Rahibe Mumyası: M.Ö 5000 yılına kadar 10.000’e yakın eserin bulunduğu müze, arkeolojik ve etnografik olmak üzere iki bölümdür. Yaklaşık 1000 yıl öncesine ait olduğu sanılan ve 1960’lı yılların başında Ihlara Vadisinde bulunan Sarışın Genç Rahibe Mumyası ilgi toplar.

Bedesten: Şehir merkezinde Sungurbey Caminin hemen yanındadır. 16.yy’da yapılmış,17.yy’da gördüğü onarımla bugünkü durumunu korumuştur.

Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı: Şehre 60 km. uzaklıktaki Ulukışla ilçesinde bulunmaktadır. 17. yy’da Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış bir Osmanlı eseridir. Kervansarayın hemen yanında aynı devirde yaptırıldığı sanılan bir cami ve hamam bulunmaktadır.

Kuşkayası Mezarlığı : Niğde’ye 40 km. uzaklıktaki Karatlı kasabası yakınında bulunmaktadır. Kasabanın güneybatısında bir vadinin yamaçlarında Roma devrine ait 15 adet kaya mezarı bulunmaktadır.

Kavlaktepe Yer altı Şehri: Çamardı ilcesine bağlı Kavlaktepe köyündedir. Şehre 35 km. mesafededir. Kapadokya bölgesinde bulunan diğer yer altı şehirleri gibi korunma ve barınma amacı ile yapılmış, 12.yy Bizans dönemi kalıntısıdır. Temizlenip, ışıklandırılarak ziyarete açılmıştır.

Türk Hamamları : Bütün dünyada büyük üne sahip Osmanlı dönemi Türk Hamamlarından ilimizde dört tane vardır. Kubbeli, Salonları mermer kaplı bu hamamlar soğuk, ılık ve sıcak bölümlerden oluşur.

Sıcak bölümdeki göbek taşında terledikten sonra işinin ehli tellakların yapacağı kese (bir tür masaj) insana büyük bir zindelik kazandırır. Hamamlar şehir merkezi, Bor ilçesi ve Fertek kasabasındadır.

     NİĞDE : 51          

GEÇTİ BORUN PAZARI SÜR EŞEĞİNİ NİĞDE'YE...

ADI NEREDEN GELİYOR:
Niğde Selçuklu Türkleri'nin bu yöreye egemen olduklarında ufacık bir köydü. Bu köy Nakide adıyla anılıyordu. Köyü kuranlar Kilikya uygarlığının Anamurdaki ünlü kenti Nakidostan göç eden Nakidelerdi. Selçuk Türkleri bu küçük köyü imar ederek güzel bir kent haline getirdiler ve Nakide adınıda Niğde olarak kendilerine uydurdular. Niğde içanadolunun düz arazisi ile Toros kıvrımlarının birbirine kenetlendiği, tarih boyunca kültür merkezi olarak bilinen bir ilimizdir. Aydınlar ili Niğde önümüzdeki yıllarda Türkiyemizin gelişmiş bir ili olmaya aday görünmektedir.
ATATÜRK NİĞDE'DE:
 
 
Çok sevdiği ve arzuladığı halde , defalarca dile getirmesine ragmen Atatürk , Nigde'ye bir kez 5 şubat 1934 tarihinde teşrif etmiştir. Atatürk'ün Nigde'yi de içine alan Orta Anadolu gezisi1934 yılının şubat ayında gercekleşir. Yanında Afet inan, Kılıç Ali, Ruşen eşref Ünaydın ve Falih Rıfkı Atay bulunan Gazi Mustafa Kemal, 5 şubat 1934 tarihinde Niğde'ye gelir. Saat 18.00'de Niğde tren istasyonuna gelen Ataturk'ü Nigdeli'ler büyük bir coşku ile karşılar. istasyondan şehir merkezine gelen Atatürk, önce Niğde halkevine uğrar, burada yemek yenir ve Niğde'nin sosyal ve ekonomik problemleri üzerine sohbetler yapılır. Bu arada kendisine Çiftehan kaplıcaları hakkında bilgiler verilir ve gezi programına Ciftehan da dahil edilir. Gece, Atatürk şehirde kalmayıp kendi kompartımanına dönmeyi tercih eder. Ertesi gün Vilayeti ziyaret eden Atatürk, esnaflarla da sohbetler yaptıktan sonra 9.30'da istasyondan büyük bir coşku ile uğurlanır.
ÖZEL YEMEKLERİ:
Mangır çorbası, pancar çorbası, tarhana çorbası, erişte pilavı ve çorbası, kuskus çorbası ve pilavı, üzüm boranası, kabak musakkası, kabak köftesi, Niğde tavası, ditme, tirit, Niğde çanağı, unlu söğürme, söğürme, ayva boranası, çılbır, soğan yahnisi, et kabağı, yoğurtlu çorba, yoğurtlu kuru kabak sarması, nohutlu kuru etli çanak, mıhla, çemen, mumbar dolması, papara, höşmeri, kaygana, aşure, zerde, burma tatlısı ve kaşık kayganası.
GEZİLECEK YERLER
Çiftehan kaplıcaları: Ulukışlaya 22 km. uzaklıkta bulunan bu kaplıca tarihin çok eski dönemlerinden beri ün yapmıştır. Burası Etiler zamanından beri yerleşme merkezi olarak kullanılmıştır. Bugün kullanılan havuzlu banyolar Selçuklular tarafından yaptırılmıştır. Kaplıca suları; nevroloji, nefrit, romatizma, kadın hastalıkları ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Bir iddihaya göre Mısır kraliçesi Kleopatra' da gençlik ve güzelliğini korumak için burada yıkanmıştır.
Acı göl: Niğde' ye 90 km. uzaklıktadır. Nar köy ve Sofular köyleri sınırları içindedir. Göl ve çevresi tarihi kalıntıları, şifalı sıcak su kaynakları, içmeceleri ve doğal güzellikleriyle dikkat çekmektedir.
Gümüşler manastırı: Niğde' ye 8 km. mesafedeki Gümüşler kasabasında bulunmaktadır. İçerisinde Hz. İsa, Hz. Havva ve Adem' in resimleri vardır. Roma devrine ait bir eserdir.
 
 
Demirkazık tepesi: 3756 m. yükseklikteki bu tepe Çamardı ilçesi sınırları içerisindedir.
Hasan dağı: Niğde Aksaray arasında bulunan Hasan dağı sönmüş bir volkan dağı olup konik biçimi ve krater gölü ile ayrı bir özellik taşır. 3253 m. yükseklikte olup kış sporları yapmaya oldukça elverişlidir.
Ak medrese: 1409' da Karamanoğulları devrinde Alaeddin Alibey tarafından yaptırılmıştır.
 
        
Alaeddin cami: Büyük Selçuklu hükümdarı Alaeddin Keykubat tarafından 1223 yılında yaptırılmıştır. Üç kubbeli olan caminin kapısı Türk Selçuklu taş işçiliğinin şaheserleri arasındadır.
                                                                               
Hüdavend Hatun türbesi: Selçuklu sultanı Rükneddin' in kızı Hüdavend Hatun için 1312 yılında inşa olunmuştur. Sekiz köşeli bir plan üzerine bina olunmuş. Tipik bir Selçuk kümbetidir. Kapısı ve cephesi Selçuk taş oymacılığının nefis geometrik şekilleri, bitki, kuş ve hayvan desenleriyle süslüdür. Hüdavend Hatun bu türbeye 1331 yılında vefat ettikten sonra gömülmüştür.
 
          
Niğde kalesi: Alaeddin tepesi üzerindedir. XI yüzyılın sonlarında yapılmıştır. 1470 yılında İshak Paşa tarafından tamir ettirilmiştir.
                           

http://www.sanalyavuz.8k.com/an.htmye
teşekürederiz


 
””
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol